Aydınlık yarınlara doğru kanat çırpma zamanı

Aydınlık yarınlara doğru kanat çırpma zamanı







“Siz savaş
istiyorsunuz. Ben barış istiyorum. Siz yoksulluğa yardım etmek istiyorsunuz.
Ben yoksulluk ortadan kalksın istiyorum. Siz savaşçı istiyorsunuz, ben yurttaş.
Siz erkek, kadının efendisi olsun istiyorsunuz, ben erkek kral, kadın kraliçe
olsun istiyorum. Eşitlik istiyorum!”

Feodalizme karşı amansız bir mücadele içinde olan ve 1793 Fransız Devrimi’ni hem yapan hem de sorgulayan
"Göynümüz" hep seni arayacak!

"Göynümüz" hep seni arayacak!











O, sazıyla feryad eden bir halk ozanıydı!

Anadolu senin sesini, nefesini sonsuza dek bozkırlarında
saklayacaktır!..  Işıklar içinde uyu büyük Usta!

Doğu ekspresi yolculuğumuzda bozkırlardan geçerken hep türküleriyle yad ettiğimiz büyük Usta’nın anısına...




******

"bin dokuzyüz otuzsekiz / cihana kırtıllar köyünde geldin dediler / babama muharrem, anama döne dediysen /  atayı
Geçmişten gelen bir gün...

Geçmişten gelen bir gün...



Güneşle Ört Kendini
"Söylenmemiş tümcelerle bak ufuk çizgilerine. Ağarmamış günlerinle doğ ruhunun saçak altlarına."
"Say ki imkansızı istedin.Oltasız yakalanan balık, kementsiz tutulan vahşi at, kuyruksuz akrep, karada yaşayan deniz kızı...
Düşlerince çoğalt, eşitle kendine imkansızı. Zirveye beş kala, geride bıraktığın böcek izlerine gül kahkahalarla."


(*)

Tarih '26 Mayıs 2010' daha dün
Molière’in sahnesinden seçim manzaraları!

Molière’in sahnesinden seçim manzaraları!


Şu insanoğlunun yapamayacağı şey yok!.. hani her zaman yaptıkları hayra alamet olsa! Ne ala!.. örnek alalım, yolundan gidelim!..onay veren aklımız duygularımızla kaynaşıp bir güzel taktir edelim... ne güzel düşünmüşler! ne iyi yapmışlar diyelim!.. ama yaşadıklarımız, bizim normal zeka ve bilimum normal düşünsel aklımızın sınırlarını zorlayan, duygu ve düşüncelerimizle hiç mi hiç örtüşmeyecek
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına

Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına







Ağır Ölüm


Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar. 



Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların
Taşlar içindeki taşta, insan neredeydi ?

Taşlar içindeki taşta, insan neredeydi ?










        






Taşlar içindeki taşta, insan, neredeydi?
Havaların havası içinde, insan, neredeydi?
Zamanların içindeki zamanda, insan, neredeydi?
Sen miydin tamamlanmamış insanın o küçük dilsizi
ki caddelerde ve eski izler üstünde yürüyen
o ruhsuz kartalın geçerek ölü sonbaharın
yaprakları içinden,
ölümsüz acılar verdiği ruhuna?

Zavallı el, ayak ve avutulmaz hayat...
Yağmur
Deli Olmak İşten Değil !

Deli Olmak İşten Değil !



Nasıl deli olduğumu soruyorsunuz. Şöyle oldu; Bir gün, Tanrıların doğmasından çok önce, derin bir uykudan uyandım ve bütün maskelerimin - yedi ayrı hayatımda benimseyip kullandığım yedi maskemin de - çalınmış olduğunu gördüm.
Kalabalık sokaklarda, maskesiz çılgınlar gibi bağıra bağıra koştum;
“Hırsızlar, hırsızlar, lanet olası hırsızlar!”
Kadın erkek herkes güldü bana, bazıları da korkup
Ben hiç toz kondurmam kitaplarıma!

Ben hiç toz kondurmam kitaplarıma!








Her insanın kaplumbağa gibi kabuğuna çekilip sığındığıı ve kendisini güvende hissettiği, huzur bulduğu bir limanı, bir mabedi vardır. Benim mabedimde evim! " Evim, evim canım evim." Her bir odanın kokusu da, rengi de benim ruhumun yansımasıdır biraz da! Ama benim için kütüphanemin yeri bir başkadır. Çünkü burası sadece bir oda değil koskocaman bir dünyadır aslında!



Ve ben “kırılmasınlar
Şiir tadında...

Şiir tadında...










Güneşle Ört Kendini



"Söylenmemiş tümcelerle bak ufuk çizgilerine.

Ağarmamış günlerinle doğ ruhunun saçak altlarına."



"Say ki imkansızı istedin.Oltasız yakalanan balık,

kementsiz tutulan vahşi at, kuyruksuz akrep,

karada yaşayan deniz kızı...



Düşlerince çoğalt, eşitle kendine imkansızı.

Zirveye beş kala, geride bıraktığın böcek izlerine

gül kahkahalarla." 

(*)







" Yazmasam deli olacaktım "

" Yazmasam deli olacaktım "

Sait Faik Abasıyanık18 Kasım 1906 - 11 Mayıs 1954

“...Niyetim yazı yazmak bile değildi. Balığa çıkacaktım. On kuruşa kahve, yirmi kuruşluk köylü cigarası içecektim. Kaybettiğim her şeyi; insanlığı, cesareti, sıhhati, iyiliği, saffeti, dostluğu, alın terini, sessizliği yeniden bulacak; belki yeniden bir adam olmasam bile bir temiz hayatın içinde hayran, meyus ve mahcup ölümü bekleyecektim. Aklıma