Hindistan’da Doğal Afet: Sıcaklık

Hindistan’da Doğal Afet: Sıcaklık



Hindistan Afet Dairesi sözcüsü, birçok eyaletten çok sayıda yeni ölüm haberi geldiğini açıkladı. Aşırı sıcaklar yüzünden ölenlerin başında evsizler, yaşlılar ve inşaat işçileri geliyor. Meteorologlar sıcaklardan en fazla etkilenen ülkenin güneyindeki Telangana ve Andhra Pradesch eyaletlerinde yarın yağış beklendiğini açıkladı. Ancak uzmanlar yarınki yağışla birlikte hava sıcaklığının düşmesini beklemiyor.
Yetkililer dün Andhra Pradesh'te sıcaklığın 47 dereceye ulaştığını duyurdu. Sıcaklıklar yüzünden Meteoroloji Dairesi alarm seviyesini kırmızıya yükselterek, insanlara başlarını korumaksızın sokağa çıkmama ve su tüketimini artırma tavsiyesinde bulundu.
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi de sıcaklardan olumsuz etkilendi. The Hindustan Times'ın haberine göre kentte sıcaklık 45,5 dereceye ulaşırken birçok caddede asfaltlar eridi. Yetkililer sıcaklar yüzünden ticaretin de olumsuz etkilendiğini, gıda tüketiminin azaldığını, insanların şu sıralar sadece soğuk su tükettiğini açıkladı.


















Sosyal ağlardan takip ederek güncellemelerden haberdar olabilirsiniz
            

İKLİM - İKLİM ELEMANLARI

İKLİM - İKLİM ELEMANLARI

İKLİM 

İklim nedir?
Oldukça geniş bir bölgede meydana gelen atmosfer olaylarının uzun yıllar gösterdiği ortalama duruma iklim denir. Her gün meteoroloji istasyonlarında belirli saatlerde havanın o anki sıcaklık, nem, yağış...vb ölçümleri yapılır. İşte en az 50yıl gibi bir sürede ölçülen hava durumu ortalamaları bize o alanın iklimi hakkında bilgi verir.

Hava Kütlesi: Sıcaklık,basınç ve nem benzerliği olan büyük hava parçalarıdır. Dört hava kütlesi vardır. Bunlar

1. Ekvatoral Hava Kütlesi

2. Tropikal (Ekvatoral Üstü) Hava Kütlesi

3. Polar (Kutup Altı)Hava Kütlesi

4. Arktik (Kutbi)Hava Kütlesi

Hava Durumu:  Belirli bir yerde belirli ve kısa bir süre içinde etkin olan atmosfer koşullarına hava veya hava durumu denir. Bunlar o günkü hava koşullarını ifade eder. Bu gün hava fırtınalı, bu gün hava kapalı, bu gün hava kar yağışlı gibi ifadeler hava durumunu anlatır. 


İKLİM ELEMANLARI



I. SICAKLIK

İklim elemanları içinde en önemlisi sıcaklıktır. Dünya üzerinde sıcaklık değişimi diğer iklim elemanlarını da etkilemektedir.

Sıcaklığın yer yüzünde dağılışını etkileyen faktörler:

Yer yüzünde sıcaklık dağılışı şu etkenlere bağlıdır.

1. Güneş ışınlarının düşme açısı.

  • Enleme bağlı olarak değişir
  •  Günün saatlerine bağlı olarak değişir
  • Mevsimlere bağlı olarak değişir.
  • Bakıya bağlı olarak değişir.

2. Güneş ışınlarının atmosferde aldığı yol.
3. Aydınlanma süresi
4. Kara ve deniz dağılışı.
5. Okyanus akıntıları
6. Atmosferdeki nem miktarı.
7. Yükselti.
8. Rüzgarlar
9. Bitki örtüsü
10. Kayanın cinsi
11. Kar örtüsü


1. GÜNEŞ IŞINLARININ DÜŞME AÇISI

Bir yere güneş ışını ne kadar büyük açıyla geliyorsa orayı o kadar çok ısıtır. Güneş ışınının yere düşme açısını etkileyen faktörleri şu şekilde sıralayabiliriz.
  • Enlem Faktörü:    Dünyanın şeklinin sonuçları ve enlemin etkileri konularında da değinildiği gibi güneş ışınlarının yere düşme açıları Ekvatordan Kutuplara doğru gidildikçe azalmaktadır. Bir alana birim güneş ışını ne kadar eğik açıyla geliyorsa o kadar fazla alana yayılacağı için ısıtma gücü de zayıf olacaktır. Bunu merceklerden de bilirsiniz. Elinizdeki merceği güneşli bir günde dik bir şekilde tuttuğunuzda küçük bir ışık dairesi yapar ve bu dairenin olduğu alanda kağıt yanmaya başlar. Eğer aynı merceği daha eğik tutarsanız birim ışığın düştüğü alanı genişletmiş olursunuz ve yanma gerçekleşmez. İşte ekvator ve çevresine dik ve dike yakın açılarla gelen güneş ışınları bu alanın daha fazla ısınmasına neden olurken, eğik açılarla geldiği kutuplar çevresinin az ısınmasına neden olur. 
  • Günün saatleri:  Gün içerisinde dünya üzerinde her hangi bir yere sabah ve akşam saatlerinde güneş ışınları eğik açılarla ulaşır. Güneş ışınlarını bir yere en büyük açılarla geldiği saat o noktanın yerel saatine göre tam öğlen (12:00) dir. Öğlen (12:00) gün içinde en fazla sıcaklık depolandığı saattir. Zeminde depolanan bu ısı ışıma yoluyla en yoğun öğleden sonra 14:00 - 16:00 arasında Troposfere iletilir. Bu yüzden gün içerisinde en yüksek sıcaklık 14:00 - 16:00 arasında ölçülmektedir. Günün içerisinde en düşük sıcaklıklar ise güneş doğmadan önceki ilk bir saattir. Yani güneş sabah 6:00 da doğuyor ise en düşük sıcaklık 05:00 - 06:00 arasında ölçülmektedir. Gece boyunca ışıma nedeniyle  ısı kaybeden zemin artık bu saatler arasında en düşük ışıma değerlerine ulaşır ve zemin üzerinde yer alan hava soğur. 
  • Mevsimler: Bilindiği gibi dünya yörüngesinde yıl boyunca aynı şekilde dönmez. Dünya yörünge hareketini yaparken bazı dönemler ekvator düzlemi ile yörünge düzlemi arasında 23027\ lık bir açı oluşur. Bu açı ekvator üzerine 900 açı ile düşen güneş ışınlarının 21 Haziran’da Yengeç dönencesine    (23027\Kuzey), 21 Aralık’ta Oğlak Dönencesi’ne (23027\Güney) düşmesine neden olur. Bu nedenle güneş ışınlarının yıl içinde dik açıyla düştüğü tek alan yengeç ve oğlak dönenceleri arası yıl boyunca yaz mevsimini yaşar. Bu hareket iki yarım kürede de sıcaklığın farklılaşmasına neden olur.  Yarım kürelerde en yüksek sıcaklık ve en düşük sıcaklıkların ölçüldüğü aylar şöyledir. 


  • Bakı: Her hangi yeryüzü şeklinin güneşe veya herhangi bir yöne dönük olma durumunu ifade eder. Kuzey yarım küredeki dağların güney yamaçları güney yarım küredeki dağların kuzey yamaçları güneş ışınlarını dik veya dike yakın açılarla alır. Bu durum dağların güneşe dönük yamaçlarının diğer yamaçlara göre daha fazla ısınmasına neden olur. Bu durum 21 Haziran ve 21 Aralık Tarihleri için farklıdır. 21 Haziran günü yengeç dönencesi ve güney kutup dairesi arasında kalan dağların kuzey yamaçları, 21 Aralık günü Oğlak dönencesi ile Kuzey kutup dairesi arasında kalan dağların güney yamaçları bakı etkisi altındadır.Örneğin Türkiye’deki dağların kuzey yamaçları hiç bir zaman güneş ışınlarını direkt olarak almaz. Buralar atmosferde güneş ışınlarının saçılması sonucu aydınlanırlar. Kuzey Anadolu dağlarının Karadeniz’e bakan kuzey yamaçları her zaman güney yamaçlarından daha nemli bir iklime sahiptir. Bu dağların güney yamaçlarına güneş ışınlarının dik ve dike yakın açılarla geliyor olması bu alanın daha kurak bir ikime sahip olmasında etkili olmuştur.


2. GÜNEŞ IŞINLARININ ATMOSFERDE ALDIĞI YOL


      Atmosfer dünyanın şekline uyum sağlamakla birlikte güneş ışınları ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe yer yüzüne ulaşmak için atmosferde daha fazla yol kat etmek zorundadır. Güneş ışını atmosferde ne kadar fazla yol alırsa o kadar enerjisinden kayba uğrar ve o oranda da az ısıtır. 
  


3. ATDINLANMA SÜRESİ

21 Haziranda Yengeç dönencesinden kuzeye doğru gidildikçe, 21 Aralıkta Oğlak dönencesinden güneye doğru gidildikçe gündüzler uzar. Bir yer ne kadar uzun süre güneş ışınına maruz kalırsa o kadar çok ısınır. Ancak yerin ve Atmosferin ısınmasında asıl etken güneş ışınlarının yere düşme açısı olduğu için, kutuplarda 6 ay gündüz yaşanmasına karşılık tüm yıl buralarda sıcaklık sıfırın altında seyreder.

4. KARA VE DENİZ DAĞILIŞI

Kara ve denizlerin dağılış şekli ve denizlerin sığ ya da derin olmaları bu alanların ısınma miktarlarında etkili olur.
Gündüz denizler kazandıkları ısı enerjisini derinliklerine doğru göndererek yüzeyine temas eden hava kütlesinin fazla ısınmasını engellerler. Deniz yüzeyi iki yolla gündüz serin kalır.

1. Deniz yüzeyi ısınmaya başladığı zaman buharlaşma gerçekleşir. Buharlaşma sırasında buharlaşan su buharlaşma yüzeyinden ısı alır bu şekilde yüzey serinlemeye başlar. Buharlaşma sonucu deniz yüzeyinde artan tuz denizin derinliklerine doğru çökerek ısıyı derine doğru taşımaya başlar.
2. Deniz sularının farklı sıcaklık özelliklerinden dolayı dikey ve yatay yönde akıntılar ısının taşınmasına ve yüzeyin serin kalmasına neden olur.

Gündüz karalarda ise ısınma 5-10cm’lik bir yüzey diliminde gerçekleşir. Çünkü toprak tabakası içindeki hava boşlukları tıpkı termoslarda olduğu gibi ısının derine doğru yayılmasını önler ve bu kısım aşırı ve hızlı ısınarak yüzeye temas eden hava kütlesinin de aşırı ve hızlı ısınmasına neden olur. 

Gece denizlerin yüzeyleri soğumaya başladığı zaman ağırlaşan su derine doğru çökmeye başlar ve daha derinde yer alan yüzey sularına göre kısmen daha sıcak su yukarı doğru çıkar. Bu sefer yüzeye çıkan bu su üzerindeki hava kütlesini ısıtır. 
Gece karalar; gündüz yüzeylerindeki biriktirdikleri ısıyı ışıma yoluyla çabucak kaybederler. Soğudukça da üzerilerindeki hava kütlesinin de soğumasına neden olurlar. Örneğin bir yaz gecesinde denizler karalardan ¼ oranında daha az soğumaktadır. 

Kuzey yarım kürede karalar güney yarım küreye göre daha fazla yer kapladığı için burada yıllık sıcaklık farkları fazladır. Güney yarım kürede denizlerin fazla olması burada yıllık sıcaklık farklarının daha az  olmasına (sıcaklıkların tutarlılık göstermesine) neden olmuştur.


3. OKYANUS AKINTILARI

Okyanuslarda daimi rüzgarlarla sürüklenen yüzey suları büyük okyanus akıntılarını oluştururlar. Bu sular geldikleri yerin sıcaklık özelliklerini gittikleri yerlere taşıyarak buraların sıcaklık değerlerinin değişmesine neden olurlar. Okyanus akıntılarını sıcak ve soğuk akıntılar olmak üzere iki gruba ayıra biliriz.

Örneğin Gulf stream ekvator üzerinde alizelerin etkisiyle Atlas Okyanusu’nda oluşup kuzey yarım kürede Avrupa’nın batı sahillerinde ılıman okyanus ikliminin gözükmesine neden olur. Yine Atlas Okyanusu üzerinde meydana gelen Kanarya Soğuksu Akıntısı kuzeyden güneye doğru inerek Afrika Kıtasının Batı sahillerinde etkili olur. Bu alanda, soğuk olduğu için, atmosferdeki nem oranını düşürerek Büyük Sahra Çölünün Atlas Okyanusu kıyılarına kadar sokulmasına neden olmuştur. Bu iki akıntı dışında bir çok okyanus akıntısı vardır. (Güney Yarım Küre’de, Brezilya sıcak su akıntısı, Benguela Soğuk Su Akıntısı; Kuzey Yarım Kürede, Kalifornia Soğuk Su Akıntısı, Oyaşiyo Soğuk Su Akıntısı, Kuroşiyo Sıcak Su Akıntısı....vb)


4. ATMOSFERDEKİ NEM MİKTARI


Atmosferdeki nem (su buharı) havanın aşırı ısınıp, aşırı soğumasını önler. Bunu iki yolla yapar.

  • Su buharı güneşten gelen ışınları tutarak veya yansıtarak karaların aşırı ısınmasını önler.
  • Gece ise ışıma yolu ile uzaya kaçacak olan ısı ışınlarını tutarak aşırı soğumayı önler.


UYARI: Havanın nem miktarı, deniz ve karaların farklı ısınma özellikleri, karasallık ve denizsellik kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Karasal ve denizsel alanlarda farklı ısınma özellikleri aşağıdaki sonuçları ortaya çıkarır.

  • Karasal ortamlarda nem miktarı az olduğu için ve karaların çabuk ısınıp çabuk soğuma özelliğine bağlı olarak yıllık ve günlük sıcaklık farkları fazladır.
  • Karasal ortamlarda nem az olduğu için sıcaklık değişimleri hızlı gerçekleşir. Yani geçiş mevsimleri        ( İlkbahar, Sonbahar) kısa sürer.
  • Karasal ortamlarda yıllık ve günlük maksimum sıcaklık ile minimum sıcaklıklar arsında fark fazladır.
  • Karsal ortamlarda yıllık ve günlük sıcaklık farklarının fazla olması bu alanlarda kayalarda mekanik çözülmeyi hızlandırmıştır.
  • Denizlerde yıllık maksimum ve minimum sıcaklık değerlerine karalardan bir ay gecikmeli olarak ulaşılır. Karalarda yıl içinde en soğuk ay Ocak ayı iken, denizlerde en soğuk ay şubat ayıdır. Bunun nedeni denizlerin yazın depo ettikleri ısıyı karalardan daha yavaş tüketmeleridir

5. YÜKSELTİ

Deniz seviyesinden yukarı doğru çıkıldıkça her 100m de sıcaklıklar 0,50C düşmektedir. Yüksek alanlar ısınsa bile Su buharı, oksijen, Azot...vb ağır gazların deniz seviyesinden yukarı çıkıldıkça azalması Atmosfer yoğunluğunun az olmasına neden olur. Bu da atmosferin ısı tutumunu güçleştirir.

Yükseltiye Bağlı Sıcaklık Değişimlerinin Sonuçları


  • Yüksek yerler ısınsa bile bu ısıyı çabuk kayıp etmektedirler.
  • Yüksek alanlarda günlük sıcaklık farklarının belirgin olarak yaşanıyor olması, bu alanlarda kayaların mekanik olarak parçalanmalarını hızlandırmıştır.
  • Yağışlar çoğunlukla yüksek alanlarda (Ekvatoral bölgede 4000m-Orta Kuşakta 3500-2000m – Kutup dairelerinden itibaren 0m) kar şeklinde gerçekleşir.
  • Türkiye’nin bulunduğu enlemler için daimi kar( Toktağan kar) sınırı 3000-3500m dir. 3000-3500m üzerinde kar yıl boyunca yerde kalır 
  • Yükseltiye bağlı sıcaklık değişimi bir dağ yamacında doğal bitki örtüsünde farklılıklara neden olmuştur. ( Aşağıdan yukarı doğru bitki örtüsü sıralanması şu şekildedir. Geniş Yapraklı Ormanlar, Karışık Ormanlar, İğne yapraklı ormanlar, Alpin Çayırları )
  • Tropikal kuşakta nüfus daha serin olan yüksek yerleri tercih etmiştir. 
  • Yüksek alanlarda daha çok soğuğa dayanıklı ve olgunlaşma süresi kısa olan bitkiler yetiştirilir.              (Çavdar, arpa)
  • Eğer yüksek bir alanda bir tarım ürünü yetiştiriliyorsa bu bitkinin olgunlaşma süresinde gecikme olur.
  • Yüksek ve alçak alanlar arasında sıcaklık farkı yaylacılık faaliyetlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

6. RÜZGARLAR:

     Rüzgarlar da okyanus akıntıları gibi geldikleri yerlerin sıcaklık ve nem özelliklerini ulaştıkları yerlere taşırlar. Kuzey Yarım Küre’de Güneyden esen rüzgarlar sıcaklıkları arttırırken, kuzeyden esen rüzgarlar düşürürler. Güney Yarım Küre’de ise kuzeyden esen rüzgarlar sıcaklığı artırırken güneyden esenler sıcaklığı düşürürler. Örneğin Türkiye’de güney sektörlü rüzgarlar (Lodos, Kıble, Keşişleme) sıcaklığı artırırken, kuzeyden esen rüzgarlar (Karayel, Yıldız, Poyraz) azaltmaktadırlar.

7. BİTKİ ÖRTÜSÜ

  • Ormanlar sıcaklık üzerinde deniz ve göllere benzer bir etki yapar. 
  • Sık orman örtüsü altında aşırı sıcaktan korunan bir bölge bulunur.
  • Bitkiler terleme yoluyla bulundukları ortamda nem oranını yükselterek günlük ve yıllık sıcaklık farklarının azalmasına neden olurlar.
  • Bitkiler geceleri ışımayı azaltarak toprağın gece aşırı sıcaklık kaybını önlerler.
Yukarıda sayılan nedenlerden ötürü ormanlık alanlar, çevresindeki sıcak yerlere göre daha serindir.

8. KAYANIN CİNSİ

     Açık renkli ve parlak yüzeyli kayalar gelen güneş ışınlarını yansıtarak yerin fazla ısınmasını engellerler. Koyu renkli ve mat kayalar ise gelen güneş ışınlarını emerek yerin daha fazla ısınmasında etkili olurlar.

9. KAR ÖRTÜSÜ

Kar beyaz ve oldukça parlak olduğu için gelen güneş ışınlarını önemli ölçüde yansıtır.(%70-90 oranında). Diğer taraftan kar örtüsü içinde buluna hava boşlukları yalıtkan bir rol oynayarak gece yerin ışıma yoluyla sıcaklık kaybetmesini önler. Kar az ısınan ve buna karşılık toprağın aşırı soğumasını önleyen bir örtü görevi görür. Yurdumuzda kış buğdayının yetişmesine olanak sağlayan kar örtüsüdür. Kar kış buğdayını aşırı soğuktan (don olayı) korur.


İZOTERM HARİTALARI

İzo=Eş ; term=sıcaklık anlamlarına gelmektedir. İzoterm haritaları eş sıcaklık eğrileriyle hazırlanan haritalardır ve her hangi bir alanda sıcaklık dağılışını gösterirler.
İzoterm Eğrisi: Belirli bir dönemde (günlük, aylık, yıllık) yapılan ölçümlerde, aynı sıcaklık değerlerini gösteren noktaların birleştirilmesiyle elde edilmiş eğrilerdir. 
Termik Ekvator: Meridyenlerin en sıcak noktalarının birleştirilmesiyle elde edilmiş izoterm eğrisine Termik Ekvator denir.

İndirgenmiş Sıcaklık: Yükseltinin sıcaklık üzerindeki etkisi yok sayılarak elde edilen sıcaklık değeri. Bilindiği gibi deniz seviyesinden yukarı doğru çıkıldıkça sıcaklıklar her 100m de 0,50C düşmektedir. 


DÜNYA YILLIK ORTALAMA İZOTERM HARİTASININ YORUMU






İzoterm eğrileriyle hazırlanmış dünya izoterm haritasında, yeryüzü sıcaklık bakımından üç büyük kuşağa ayrılmıştır.


1. Sıcak Kuşak: Yıllık sıcaklık ortalaması 200C üzerinde olan alanlar. Genelde dönenceler arasında bulunur. Tropikal kuşağın geniş bir bölümünü içine alır. Bu kuşak karalar üzerinde genişlerken, okyanuslar üzerinde daralmaktadır. Bunun nedeni karaların denizlerden daha fazla ısınıyor olmasıdır.


2. Orta Kuşak (Ilıman Kuşak): Yıllık sıcaklık ortalaması 100C ile 200C arasında değişen alanlardır. Yine bu kuşak da karalarda geniş, okyanuslar üzerinde dardır. Kuzey Yarım Kürede kıtaların batı sahillerinde sıcak okyanus akıntıları nedeniyle genişlerken doğu sahillerinde daralmaktadır.


3. Soğuk Kuşak: Yıllık sıcaklık ortalaması 100C in altında olan alanlardır. Kuzey Yarım Kürede kıtaların batı sahillerinde sıcak okyanus akıntıları bu kuşağı daraltırken, doğu sahillerindeki soğuk okyanus akıntıları genişlemesine neden olmaktadır.

Eğer dünya üzerindeki sıcaklık dağılışı yalnızca enlem faktörüne (enleme bağlı olarak güneş ışınlarının düşme açıları ekvatordan kutuplara gidildikçe azalır) bağlı olsaydı izoterm eğrileri paralellerle aynı doğrultuyu takip ederler yani paralellerle çakışırlardı. Ancak İzoterm eğrileri

  • Kara ve denizlerin farklı ısınma özellikleri
  • Okyanus akıntıları
  • Daimi Rüzgarlar
nedeniyle paraleller gibi düz değil, eğriler çizerek uzanmaktadırlar.

  • Güneş ışınlarının yıl boyunca en dik düştüğü yer olan ekvator üzeri dünyanın en sıcak yerlerini oluşturması gerekirken, termik ekvator, ekvator çemberi gibi düz değil eğri bir şekilde uzanmaktadır.
  • Kuzey yarım küre karaların fazla olması nedeniyle güney yarım küreden daha sıcaktır.
  • İzoterm eğrileri kuzey yarım kürede güney yarım küredekinden daha fazla sapma gösterir. Bunun nedeni Kuzey yarım kürede karaların, güney yarım kürede ise denizlerin daha fazla yer kaplıyor olmasıdır.
  •  Dünyanın en soğuk alanları kuzey yarım kürededir. 

DÜNYA OCAK AYI İZOTERM HARİTASI




  • Dünyanın en soğuk yerleri kuzey yarım kürede yer almaktadır.( Sibirya, Kuzey Kanada)
  •  Termik ekvator güney yarım küreye kaymıştır.
  •  Dünyanın en sıcak yerleri güney yarım kürede bulunmaktadır.( Oğlak Dönencesi çevresi)


DÜNYA TEMMUZ AYI İZOTERM HARİTASI

Dünya TEMMUZ ayı İzoterm haritası

  •  Dünyanın en sıcak yerleri kuzey yarım kürede 300K enlemi civarında yer almaktadır
  • Termik ekvator kuzey yarım küreye kaymıştır.
  • Kuzey yarım kürede karalar denizlerden daha sıcaktır.



TÜRKİYE’DE SICAKLIK DAĞILIŞI

TÜRKİYE YILLIK SICAKLIK ORTALAMALARI İZOTERM HARİTASI



1. Genel olarak ülkemizde sıcaklıklar batıdan doğuya doğru, kıyıdan iç kesimlere doğru düşmektedir. Bu düşüşün asıl nedeni yükseltidir.


2. En yüksek sıcaklık değerleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinde ve Akdeniz Bölgesi kıyı kesiminde karşımıza çıkmaktadır.


3. En düşük sıcaklık değerlerine sahip alanlar ise Erzurum- Kars Platoları ve Hakkari Bölümü dağlık yöresidir. Buralarda yıllık sıcaklık ortalaması 40Cnin altına düşmektedir. Bu alanlarda sıcaklığın düşük olmasının nedeni bu alanların yüksek alanlar olmalarıdır.


TÜRKİYE YILLIK ORTALAMA İNDİRGENMİŞ SICAKLIK DAĞILIŞI



1. Enlem faktöründen dolayı sıcaklıklar güneyden kuzeye doğru düşmektedir. Güney ve kuzey kesim arasında 7-80C fark görülmektedir.


2. Doğu Karadeniz’in Batı Karadeniz’den daha sıcak olmasındaki asıl neden Doğu Karadeniz’in kuzeyinde yer alan Kafkas Dağlarının kuzeyden gelen soğuk hava kütlelerinin buraya sokulmasını önlüyor olmasıdır.


3. Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en sıcak alan olmasının nedeni bu alanın güneyden gelen sıcak çöl rüzgarlarına açık olması ve denizel etkiden uzak olmasıdır.



TÜRKİYE OCAK AYI  İNDİRGENMİŞ SICAKLIK DAĞILIŞI

1. Sıcaklıklar kıyılardan iç kesimlere doğru düşmektedir. Bunun nedeni karasallık ve yükseltidir. En düşük sıcaklıklara kuzeydoğu Anadolu’da ulaşılır.


2. En yüksek sıcaklık Akdeniz Bölgesinde görülmektedir. Bunun nedeni denizsellik ve enlemin etkisidir.


TÜRKİYE TEMMUZ AYI İNDİRGENMİŞ SICAKLIK DAĞILIŞI

1. Bu dönemde en sıcak yer Güneydoğu Anadolu Bölgesidir. Burada sıcaklıklar 30-340C civarındadır.


2. Ege ve Akdeniz kıyılarında sıcaklıklar 25-300C arasında değişmektedir.


3. Kuzeydoğu Anadolu platolarında sıcaklıklar 200C nin altına düşmektedir. (Erzurum’da 160C, Kars’ta 17,20C  Sarıkamış’ta 15,60Cdir.)


4. Kuzeydoğu Anadolu’da sıcaklıkların bu kadar düşük olmasının nedeni yükseltidir.


TÜRKİYE EŞ SICAKLIK FARKLARI (İZOAMPLİTÜD) DAĞILIŞI



1. Türkiye’de sıcaklık farkları kıyılardan iç kesimlere doğru artmaktadır.


2. Kıyılarda denizin varlığından ötürü nemin fazla olması (Denizel Etki) bu alanlarda yıllık sıcaklık farklarını azaltmıştır.


3. Karasallıktan etkilenen alanlar, yani iç kesimlerde ise yıllık sıcaklık farkları fazladır.


4. Batıdan denizel etkinin iç kesimlere kadar sokulamamasının nedeni Ege bölgesinin iç kesimlerinin ( İç Batı Anadolu) yüksek olmasıdır.


5. Ülkenin kuzeyinde ve güneyinde yer alan kıyı çizgisine paralel uzanan dağlar da (Kuzey Anadolu Dağları, Toros Dağları) kıyıda bir duvar gibi denizel etkinin iç kesimlere sokulmasını önlemektedirler.


6. Türkiye’de kıyı dağlarının uzanış doğrultuları karasal iklim alanlarını genişletmiştir.




Sıcaklık Etmenleri

Sıcaklık Etmenleri

SICAKLIK ETMENLERİ

1. Güneş Işınlarının Geliş Açısı,

a. Yerin Şekli (Enlem Etkisi),

b. Yer’in Eksen Eğikliği ve Yıllık Hareketi,

c. Yer’in Günlük Hareketi,

d. Bakı ve Eğim,

2. Güneş Işınlarının Atmosferde Aldığı Yol

3. Güneşlenme Süresi,

4. Yükselti,

5. Kara ve Denizlerin Dağılışı,

6. Nem,

7. Okyanus Akıntıları,

8. Rüzgarlar,

9. Bitki Örtüsü.

1. Güneş Işınlarının Geliş Açısı: Yeryüzünde sıcaklığın dağılışını etkileyen en önemli etkendir. Güneş ışınları bir yere ne kadar dik gelirse sıcaklık o kadar yüksek, ne kadar eğik açıyla gelirse sıcaklık o kadar düşük olur.Buna ek olarak eğik açıyla gelen ışınlar daha fazla yansımaya uğradığı için ısınmaya olan etkisi daha da azalır.

Güneş ışınlarının yere düşme açısını, Dünya’nın şekline, mevsimlere, günün saatine ve bakı’ya göre değişir.

a. Dünya’nın Şekli (Enlem Etkisi): Yer’in küresel şekli, yeryüzünün her noktasının aynı miktarda enerji almasına engel olur. Ekvator’dan kutuplara doğru, güneş ışınlarının yere düşme açısı küçülür.
(Yer’in küresel şeklinden dolayı, güneş ışınları, ekvator ve çevresine daha dik açıyla geldiği için dar alana (A) yayılır. Böylece birim alana düşen enerji miktarı fazladır. Ekvatordan uzaklaştıkça orta enlemlerde daha geniş alana (B) yayılırken, kutup çevrelerinde en geniş alana (C) yayılır. Buralarda da birim alana düşen enerji azaldığı için sıcaklıklar daha düşük değerlerdedir.)

Ekvator ve çevresi güneş ışınlarını dik ve dike yakın açılarla alırken, kutuplar daha yatık açılarla alır. Böylece sıcaklık, ekvatordan kutuplara doğru azalır. Buna enlem faktörü denir.

Enlem-sıcaklık ilişkisine aşağıdakiler örnek olarak verilebilir:

  • Ekvatordan kutuplara doğru bitki türleri değişir ve bitki kuşakları oluşur.

  • Denizlerin tuzluluk oranı ekvatordan kutuplara doğru azalır. Çünkü kutuplara doğru sıcaklığın azalmasına bağlı olarak buharlaşma miktarı düşer ve denizlerde tuz birikimi azalır.



(Güneyden kuzeye doğru sırasıyla Kızıldeniz’den Akdeniz’e, Karadeniz’e, Batlık Denizi’ne ve Arktik Deniz’e doğru tuzluluk oranı azalır. )

  • Kalıcı kar sınırı, tarımın ve ormanın üst sınırı ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe alçalır.

  • Ekvator yönünden gelen rüzgarlar sıcaklığı artırırken, kutup yönünden gelen esen rüzgarlar sıcaklığı düşürür.

  • Sıcak okyanus akıntıları ekvator yönünden, soğuk okyanus akıntıları kutuplar yönünden kaynağını alır.

  • Türkiye’nin güney kıyıları kuzey kıyılarından daha sıcaktır.



b. Yer’in Eksen Eğikliği ve Yıllık Hareketi (Mevsimler): Yer ekseninin eğik olmasından dolayı Dünya, Güneş etrafında dolanırken, yıl içerisinde güneş ışınlarının yere düşme açısı da değişir. Bu durum sıcaklığın yıl içerisinde farklılık göstermesine neden olur.

Ayrıca eksen eğikliğinden dolayı her iki yarım kürede, aynı anda farklı mevsimler yaşanır.

Yer’in Güneş etrafındaki hareketiyle birlikte, yer ekseninin eğik olması, gece gündüz sürelerinin mevsimden mevsime uzayıp kısalmasına neden olur. Bu da güneşlenme süresini belirler.



c. Yer’in Günlük Hareketi (Günün saati): Dünya’nın küresel şeklinden dolayı, kendi ekseni etrafında dönerken, güneş ışınları sabah ve akşam yatay açılarla gelirken, öğle vaktinde gün içerisinde gelebileceği en dik açıyla gelir. Böylece sabah, öğle ve akşam vakitlerinde farklı sıcaklık değerleri oluşur.



Gün içerisinde en yüksek sıcaklık güneşin en yüksek açıyla geldiği zaman (öğle, yerel saate göre 12:00’da) gerçekleşmez. Öğleden birkaç saat sonradır. Bu durum güneşlenme süresine bağlıdır. Öğleden sonra güneşten gelen enerji, kaybedilen enerjiden daha az olduğundan sıcaklık azalmaya başlar.

Güneş battıktan sonra güneşten enerji gelmediği için sıcaklık hızla düşmeye devam eder. Gece boyunca güneşten enerji gelmediğinden, yeryüzünde enerji kaybı devam eder. Bundan dolayı, gün içerisinde en düşük sıcaklıklar, güneşin doğduğu andır.



d. Bakı ve Eğim: Yer şekillerinin sahip olduğu eğim şartları bakıyı belirler. Yamaçların eğiminden dolayı Güneş’e göre konumuna bakı denir. Bakının sıcaklık üzerinde önemli bir etkisi vardır. Dağların Güneş’e dönük yamaçları, güneş ışınlarını daha büyük açıyla alır. Ayrıca bu yamaçlarda güneşlenme süresi daha uzun olur.

Başta ışınların yere düşme açısı olmak üzere, aydınlanma süresinin daha uzun olması nedeniyle, Güneş’e dönük yamaçlardaki ısınma daha çok olur.

Bunun sonucunda güneşe dönük yamaçlarda, aynı tür bitkilerde olgunlaşma süresi daha kısadır. Buharlaşma daha fazla olduğundan, tarım ürünlerinin su ihtiyacı daha fazladır. Karlar daha erken erir. Ormanın ve tarımın üst sınırı ve kalıcı kar sınırı daha yüksektir.

Dönenceler dışında ki Kuzey Yarım Küre dağlarının güneye, Güney Yarım Küre dağlarının ise kuzeye bakan yamaçlarında, bakının etkisiyle sıcaklık daha fazladır. Ancak dönenceler arasında kalan alanlarda bakının etkisi mevsimlere göre değişiklik gösterir. Buna göre yukarıda da belirtildiği üzere, güneş ışınları hangi enleme dik geliyorsa, o yöne bakan yamaçlarda bakının sıcaklık üzerindeki etkisi belirginleşir.



2. Güneş Işınlarının Atmosferde Aldığı Yol: Güneş ışınlarının atmosferde aldığı yol arttıkça, atmosferde tutulma, yansıma ve dağılma artacağından, yer yüzüne ulaşan, gelen, enerji miktarı azalır.

Güneş ışınlarının dik ve dike yakın açılarla geldiği Ekvator ve çevresinde, ışınların atmosferde kat ettiği yol kısa olduğu için yere ulaşan enerji miktarı fazladır. Bundan dolayı sıcaklık değerleri de yüksek olur.

Kutuplara doğru güneş ışınlarının geliş açısı daraldığı için yere ulaşan enerji miktarı da azalır. Bu nedenle kutuplara doğru, sıcaklık değerleri de düşer.
(Güneş ışınlarının atmosferde aldığı yol kutuplarda (c), ekvatordan (a) daha uzun olduğundan, atmosfer tarafından daha fazla emilir ve geri gönderilir)

3. Güneşlenme Süresi: Güneşlenme süresi ya da aydınlanma süresi, Güneş’in gökyüzünde kaldığı süredir. Atmosferde enerji birikimini etkilediğinden, sıcaklık üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Güneş’in gökyüzünde kaldığı süre arttıkça, atmosferde ısı birikimi olacağından, sıcaklık değerleri artış gösterir.

Yaz aylarında sıcaklığın daha fazla olmasının nedeni güneş ışınlarının daha büyük açılarla gelmesinin yanında, gündüz sürelerinin uzun olması da önemli bir etkendir. Kuzey Yarım Küre’de Güneş’ten gelen enerjinin en yüksek olduğu tarih, 21 Haziran’dır. Ancak yılın en sıcak ayı değildir. Çünkü Haziran’dan sonra, günlerin uzun olmasına bağlı olarak, her gün sıcaklık birikimi devam eder. Bu nedenle yılın en sıcak ayı, karasal iklim bölgelerinde Temmuz; nemli iklim bölgelerinde Ağustos ayına kadar sarkar.

Örneğin ülkemizde gündüz süresinin 15 saate yakın olduğu yaz günlerinde, gece süresi 9 saatten biraz daha fazladır. Gündüz 15 saate yakın enerji alınırken, gece sadece 9 saat civarında enerji kaybediyor. Bu da uzun yaz günlerinde her gün ısının biraz daha birikmesini sağlar.

Güneş ışınlarının en düşük açılarla geldiği tarih olan 21 Aralık, yılın en soğuk ayı değildir. Çünkü kış günlerinin kısa, gecelerinin uzun olmasından dolayı atmosferde sıcaklık kaybı daha fazla olur. Böylece en soğuk ay karasal iklimde ocak; nemli iklimlerde şubat ayında gerçekleşir.

4. Yükselti: Troposferde yerden yükseldikçe, her 200 metrede sıcaklık 1°C azalır. Bunun nedenleri:

  1. 1. Atmosfer, güneşten doğrudan aldığı ışınlarından çok, yer tarafından tutulan ışınların ışıması (radyasyonu) ile ısınır.

  2. 2. Sıcaklığı tutan nem, karbondioksit gibi gazların daha çok yere yakın katmanlarda yoğunlaşmıştır.

  3. 3. Ayrıca atmosferin soğuması üstten başladığından yere yakın kesimlerde sıcaklık kaybı daha azdır.

Sıcaklığın Dünya üzerinde Ekvator’dan kutuplara doğru düzenli bir şekilde azalmasını engelleyen en önemli faktör yükseltidir.

Aynı enlem üzerinde bulunan yerlerde, yükseltinin fazla olduğu yerde sıcaklık daha düşüktür.

Bir dağ yamacı boyunca yükseldikçe bitki türleri ve çeşitliliği değişir.

Yükselti aynı tür tarım ürünlerinin olgunlaşma sürelerini etkiler. Örneğin Ege Bölgesi’nde buğdayın olgunlaşma süresi İç Anadolu’dan, İç Anadolu’nun da Doğu Anadolu Bölgesi’nden daha kısadır.

Yükseklerde, atmosferdeki gaz yoğunluğu azaldığı için hava çabuk ısınıp, çabuk soğur. Bundan dolayı yükselti karasallığı şiddetlendirir.



5. Kara ve Denizlerin Dağılışı: Farklı ısınma özel-liklerine sahip olan denizler ve karalar farklı sürelerde ısınıp soğurlar. Denizler geç ısınıp, sahip olduğu sıcaklığı da geç kaybederken; karalar çabuk ısınıp çabuk soğurlar. Bu durum, aşağıdaki nedenlere bağlanabilir.

1. Denizleri oluşturan sular saydam olduğundan güneş ışınları, deniz yüzeyinden 150-200 metre derinliğe kadar yayılır ve daha büyük bir kütlenin ısınmasını sağlar. Bu da ısınmanın gecikmesine neden olur. Ancak bu büyük kütlenin sahip olduğu enerji kaybı daha geç olur.

2. Karalar güneş ışınlarını sadece yüzeyde tutar. Dokunmayla alt kısımlarına da enerji yayılır. Bu yüzden yüzeyden, ancak 20-120 cm’lik kısım ısınır. Bunun sonucunda karalar çabuk ısınır ve kazandığı enerjiyi de çabuk kaybeder.

3. Denizler güneş ışınlarının bir kısmını yansıtırken, karalar ise daha fazlasını hemen emerler.

4. Denizler hareketli olduğu için enerjisini geniş alanlara taşır. Karalar ise katı ve sabit bir yapıya sahiptir.

5. Denizler ile karaların özgül ısıları farklı olması da ısınma sürelerini ve sahip olduğu enerjiyi tutma özelliklerini etkiler.

Bütün bu sebeplerden dolayı karasal iklimlerde yaz ile kış ve gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı fazladır. Denizel iklime sahip olan yerlerde ise aşırı ısınma ve soğuma görülmez. Gece ile gündüz ve yaz ile kış arasında sıcaklık farkı azdır.

Kuzey Yarım Küre’de karaların oranı fazla olması, yıllık ortalama sıcaklık değerlerinin, Güney Yarım Küre’ye oranla 2°C daha fazla olmasına sebep olmuştur.



6. Nem: Nem sıcaklığı dengeleyici bir özelliğe sahiptir. Aşırı ısınma ve soğumayı önler. Günlük ve yıllık sıcaklık farkını azaltır.

Güneş ışınlarının dik veya dike yakın açılarla geldiği Ekvator ve çevresinin, Dünya’nın en sıcak yeri olması gerekir. Ancak nem miktarının fazla olması bu durumun yaşanmasını engellemiştir. Dünya’nın en sıcak yerleri, nem miktarının oldukça düşük olduğu, dönenceler civarında dinamik yüksek basınç şartları altında oluşan subtropikal çöllerdir.

Kış mevsiminde havanın bulutlu olduğu gecelerde, yerden ışıyan enerjinin, bulutlara çarparak atmosferde kalmasından dolayı enerji kaybı azdır. Bu nedenlerle havanın bulutlu olduğu günlerde sıcaklık değerleri fazla düşmez.

Bulutsuz gecelerde, yerden ışıyan enerjiyi tutabilecek yeteri kadar nem olmadığından, sıcaklık değerleri oldukça düşer. Daha çok bir yüksek basınç alanının etkisi altında kalındığı günlerde oluşan bu hava şartlarında kuru soğuk, ayaz, sis, sıcaklık terselmesi, kırç, kırağı gibi hava olayları gerçekleşir.

Deniz yüzeylerinde ve alçak kesimlerde nemin ve atmosfer yoğunluğunun fazla olmasından dolayı sıcaklık kaybı az iken, yüksek dağ zirvelerinde, nem miktarı az olduğundan, sıcaklık kaybı fazladır.



Sıcaklık Terselmesi: Normal şartlarda yerden yükseldikçe sıcaklık azalır. Ancak bazı durumlarda, özellikle kış aylarında, yerden yükseldikçe belli bir seviyeye kadar sıcaklık artar. Bu duruma sıcaklık terselmesi (inversiyon) adı verilir. Bu olayın iki önemli nedeni vardır.

  • Geceleri soğuyan hava ağırlaşarak, yeryüzündeki çukur alanlara iner. Hafif olan görece sıcak hava soğuk katmanın üzerine çıkar. Bu durumda yerden belli bir yüksekliğe kadar yükseldikçe sıcaklık artar.

  • Gökyüzünün açık, bulutsuz olduğu kış gecelerinde ışımayla yüksek oranda enerji kaybeden kara yüzeyleri, şiddetli soğumaya maruz kalır. Soğuk yer yüzeyine dokunan havanın alt katmanları da soğur. Bu durumda soğuk yer yüzeyi üzerinde bulunan hava kütlesinin alt katmanları üst kısımlara oranla daha sıcak olur.

Durgun hava ortamında oluşan sıcaklık terselmesi, kış mevsiminde şehirlerde hava kirliliğinin artmasına neden olarak, insan sağlığını tehdit eder. Ayrıca vadi ve ova tabanlarındaki tarım alanlarında, şiddetli don olayının yaşanmasına neden olduğu için tarım ürünlerinin verimliliğini olumsuz yönde etkiler.



7. Okyanus Akıntıları: Okyanus akıntılarının yeryüzünde sıcaklığın dağılışı üzerindeki etkisi, küçümsenmeyecek kadar önemlidir. Okyanus akıntıları, denizlerde sıcaklığın Ekvator’dan kutuplara doğru düzenli bir biçimde azalmasını engeller.



Ekvator ve çevresinden kaynağını alan okyanus akıntıları sıcak su akıntıları olup, geçtiği kıyıların havasını yumuşatır ve ısınmasını sağlar.

Kutuplar ve çevresinden kaynağını alan okyanus akıntıları ise soğuk su akıntıları olup, geçtikleri kıyıların havasının soğumasına neden olur.

Örneğin, Kuzeybatı Avrupa kıyılarının ocak ayı ortalama sıcaklığı Gulf Stream sıcak su akıntısının etkisi ile 2-3°C iken, aynı enlemde yer alan Kanada’nın doğu kıyılarının ocak ayı sıcaklık ortalaması, Labrador soğuk su akıntısından dolayı -20°C’ye kadar düşer.

8. Rüzgarlar: Rüzgarların oluşum merkezi ve esme yönü de sıcaklık üzerinde doğrudan etkilidir. Rüzgarlar geldikleri bölgelerin sıcaklık, nem v.b özelliklerini, estikleri bölgelere taşırlar.

Ekvator ve çevresinden kaynağını alan rüzgarlar, geçtikleri yerlerin sıcaklığını arttırırken, kutuplar ve çevresinden kaynağını alan rüzgarlar, geçtikleri yerlerin sıcaklık değerlerini düşürürler.

Bu durumda Kuzey Yarım Küre’de güneyden esen rüzgarlar; Güney Yarım Küre’de ise kuzeyden esen rüzgarlar sıcaklık değerlerini arttırırlar. Buna karşın Kuzey Yarım Küre’de kuzeyden esen rüzgarlar; Güney Yarım Küre’de güneyden esen rüzgarlar sıcaklığı düşürür. Bu durum enlem-sıcaklık ilişkisine bir örnektir.

Denizden karaya doğru esen rüzgarlar kışın ılıtıcı, yazın ise serinletici etki yaparlar. Karalardan denize doğru esen rüzgarlar ise kışın soğutucu, yazın sıcaklığı arttırıcı etkiler yapar.



9. Bitki Örtüsü: Bitki örtüsü, gündüzleri yerin fazla ısınmasını ve topraktaki suyun buharlaşmasını engeller. Geceleri ise bitkiler yerden ışımayı azaltarak, soğumayı yavaşlatır. Bunun için bitki örtüsü sıcaklık değişimini azaltan bir etkide bulunur.

Ayrıca bitki örtüsü terleme yoluyla havadaki nem miktarının biraz artmasına neden olur. Bunlara bağlı olarak, ormanlık alanlarda gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı az; çıplak arazilerde ise daha fazla olur.



İzoterm Haritaları

Sıcaklık yeryüzünün her yerinde aynı değildir. Dikey yönde değişiklik gösterdiği gibi yatay yönde de değişiklik gösterir. Yeryüzünde sıcaklığın dağılışını gösteren haritalara izoterm haritaları denir. Aynı sıcaklık değerlerine sahip noktaların birleştirilmesiyle elde edilen eğrilere izoterm (eş sıcaklık) eğrileri denir. İzoterm haritaları gerçek izoterm haritaları ve indirgenmiş izoterm haritaları olmak üzere ikiye ayrılır.

1-Gerçek İzoterm Haritaları: Yeryüzünde ölçülen gerçek sıcaklık değerlerine göre çizilir.

2-İndirgenmiş İzoterm Haritaları: Bütün yükseltiler deniz seviyesine indirgenerek, her yerin 0 m’de olduğu varsayılarak hazırlanan sıcaklık haritalardır. Enlem farkı daha belirgin olarak ön plana çıkar.

Yerden yükseldikçe her 200 m’de sıcaklık 1°C azalır. İndirgenmiş izoterm haritaları hazırlanırken, gerçek sıcaklığına, yükseltisinden dolayı kaybettiği sıcaklık miktarı eklenerek gösterilir.

Örneğin deniz seviyesinden 800 m yükseklikte bulunan bir merkezde ölçülen sıcaklık ortalaması 7°C’dir. Gerçek izoterm haritalarında bu değer gösterilir. İndirgenmiş izoterm haritalarında ise bu merkezin 800 m’de kaybettiği sıcaklık hesaplanır:

800:200=4°C Bu değer gerçek sıcaklığına eklenir:

7+4=11°C İndirgenmiş izoterm haritalarında bu değer gösterilir.

Yükselti arttıkça gerçek sıcaklıkla indirgenmiş sıcaklık arasındaki fark artar. Bir başka ifadeyle bir yerin gerçek sıcaklıkla indirgenmiş sıcaklığı arasındaki fark ne kadar büyükse, deniz seviyesinden yüksekliği o oranda fazladır.

SICAKLIĞIN COĞRAFİ DAĞILIŞI

Yeryüzünde sıcaklığın coğrafi dağılışı, daha çok enlemin, kara ve denizlerin dağılışı ve yükseltinin etkisi altında belirir. Diğer etmenlerin etkisi de yer yer belirgin olmakla birlikte daha çok bu üç ana etmenle şekillenir.



Enlemin etkisiyle sıcaklık ekvatordan kutuplara doğru azalır.



Kara ve denizler ise sıcaklığın ekvatordan kutuplara doğru düzenli olarak azalmasını engeller. Bu durumda sıcaklık paralellere uygun bir dağılış göstermez. Karalar, yazın çok ısınır, kışın çok soğur; sıcaklık farkının daha yüksek olmasına neden olur. Denizler ise daha yüksek nem koşulları altında daha ılıman bir ortam oluşturur, sıcaklık farkını azaltır. Bununla birlikte sıcak ve soğuk su akıntıları, sıcaklığın okyanuslarda enlemlere paralel olarak, düzenli dağılışını engeller.



Yükselti,  sıcaklığın geniş alanlarda düzenli dağılışını engelleyerek, dar alanlı değişimlere yol açar. Bazı bölgelerde yükseltinin etkisi enlem, kara ve denizlerin etkisinin önüne çıkar. Bu nedenle yeryüzünde sıcaklığın dağılışı incelenirken, yerel etkileri minimuma indirmek amacıyla, yükseltinin etkisinin ortadan kaldırıldığı indirgenmiş haritalar kullanılır.

Sıcaklığın yeryüzündeki genel dağılışı incelenirken yıllık ortalama, en soğuk ve en sıcak ay ortalama sıcaklık dağılış haritaları incelenecektir.

1. Yıllık Ortalama Sıcaklık Dağılışı: Yıllık sıcaklık ortalaması bir yerin yıllık sıcaklık bilançosunu verir. Ancak sıcaklığın yıl içindeki değişimini göstermez. Yıllık ortalama sıcaklık haritası incelendiğinde aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkar:



  • Dünya’nın şeklinden dolayı ekvatordan kutuplara doğru sıcaklık azalmaktadır.

  • En yüksek sıcaklıklar Kuzey Yarımküre’de dönenceler çevresinde, karaların iç kısımlarındadır. Nem açığının fazla olması bu durumun oluşmasında etkilidir.

  • Alçak enlemlerde karalar, yüksek enlemlerde denizler daha sıcaktır. Çünkü karalar alçak enlemlerde daha fazla sıcaklık almakta, yüksek enlemlerde ise daha fazla sıcaklık kaybetmektedir.

  • Genel olarak, Kuzey Yarımküre’nin sıcaklık ortalamaları Güney Yarımküre’den fazladır. Çünkü Kuzey Yarımküre’deki karaların oranı Güney Yarımküre’den daha fazladır. Bu nedenle termik ekvator daha çok Kuzey Yarımküre’den geçmektedir.

Termik ekvator, meridyenlerin en sıcak noktalarının birleştirilmesiyle elde edilir ve Dünya’nın en sıcak yerlerinden uzandığı varsayılır. Termik ekvator ortalama olarak 8° ekvatorun kuzeyinden geçer. Bu durum kuzey yarımkürenin sıcaklık ortalamalarının daha yüksek olmasından kaynaklanır.

  • Güney Yarım Küre’de izoterm eğrileri daha düzgün uzanırken, Kuzey Yarım Küre’de daha fazla sapma gerçekleşir. Bu durum Güney Yarım Küre’de denizlerin çok daha fazla alan kaplamasından ileri gelir.

2. Ocak Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı: Ocak ayı, Kuzey Yarım Küre’de kış, Güney Yarım Küre’de yaz şartları hakim olduğundan, en yüksek sıcaklıklar Güney Yarım Küre’de Oğlak Dönencesi çevresinde görülür.



  • Kuzey Yarım Küre’de 25°C’den daha yüksek sıcaklık değerleri görülmez.

  • Sibirya, Grönland Adası ve Kanada’nın kuzeyi Dünya’nın en soğuk yerleridir.

  • Kuzey Yarım Küre’de 0° ve 10° eğrileri Atlas okyanusu ve Büyük Okyanus üzerinde kuzeye, Asya ve Kuzey Amerika üzerinde ise güneye doğru çıkıntı yapmaktadır.

  • Güney Amerika, Güney Afrika ve Avustralya’-nın iç kesimleri en yüksek sıcaklık değerlerine sahiptir.

  • Güney Yarım Küre’de deniz ve okyanuslar daha geniş alan kapladığı için 0° ve 10° eğrileri Kuzey Yarım Küre’ye göre daha düzgün uzanmaktadır.

  • Ocak Ayında Güney Yarım Küre’nin en soğuk yeri Antartika’dır.

3. Temmuz Ayı Ortalama Sıcaklık Dağılışı: Bu ayda, Kuzey Yarım Küre’de yaz, Güney Yarım Küre’de kış şartları hakim olduğundan, en yüksek sıcaklıklar Kuzey Yarım Küre’de Yengeç Dönencesi çevresinde görülür.



  • Bu ayda Dünya’nın en sıcak yerleri; Büyük Sahra, Arabistan Yarımadası, Asya’nın iç kısımları ile Meksika ve Kuzey Amerika’nın iç kısımlarıdır.

  • Kuzey Yarım Küre’de 20° ve 25° eğrileri Atlas Okyanusu ve Büyük Okyanus üzerinde soğuk su akıntı-larının etkisiyle güneye doğru sokulurken Asya ve Ame-rika üzerinde yüksek enlemlere doğru sokulmaktadırlar.

  • Bu ayda Güney Yarım Küre’de en soğuk yerleri -10° ile Antarktika çevresi oluşturmaktadır.

  • Bu ayda da Güney Yarım Küre’de deniz ve okyanusların etkisiyle izoterm eğrileri Kuzey Yarım Küre’ye göre daha düzgün uzanmaktadır.
İklim Elemanları-Sıcaklık

İklim Elemanları-Sıcaklık

Bir coğrafi bölgenin iklimi; oranın güneşlenme süresi, sıcaklık, basınç, rüzgarlar, nemlilik, bulutluluk  ve yağış gibi iklim elemanlarına bağlıdır. İklim elemanları;

  • Sıcaklık,

  • Basınç ve Rüzgarlar,

  • Nemlilik ve Yağış,

diye üç başlık altında incelenebilir.

SICAKLIK

İklim elemanlarının en önemlisi olan sıcaklık, diğer iklim elemanlarını temelden etkilemektedir. Örneğin yağışın oluşabilmesi için yeryüzündeki suların buharlaşıp yükselmesi ve yoğunlaşması sıcaklığa bağlıdır.

Basınç ve rüzgarlar da sıcaklığın kontrolü altındadır. Havanın ısınıp yükselmesiyle alçak basınç alanları; soğuyup alçalmasıyla da yüksek basınç alanları oluşur. Oluşan iki farklı basınç merkezi arasındaki hava akımı da rüzgarı oluşturur.

Isı ile sıcaklık, çoğu zaman aynı anlamda kullanılan ancak birbirinden farklı kavramlardır. Bir cismin, kütlesi içinde sahip olduğu enerjinin toplam miktarına ısı denir. Isı, cisimlerin bünyesinde sahip oldukları potansiyel enerji olup, doğrudan doğruya hissedilip ölçülemez.

Bir cismin ısısı arttığında, moleküllerin kinetik (hareket) enerjisi, yani titreşimi artar. Artan molekül titreşimleri de elektromanyetik dalgalar halinde çevreye etki yapar. İşte bu etkiye sıcaklık denir. Örneğin kömür bir enerji kaynağıdır. Isı enerjisine sahiptir ancak yanma olmadan etrafına etkide bulunmaz. Kömür yandığında içerisindeki enerji (ısı) miktarına göre çevresine sıcaklık yayar.

Sıcaklık termometreyle ölçülür ve birimi santigrat derecedir (°C). Ancak ısı doğrudan ölçülmez, onun görü-nümü olan sıcaklık yardımıyla, kalorimetre tarafından ölçülür. Birimi kaloridir (1 gram suyu 1°C yükselten enerji miktarı 1 kaloridir).

Yeryüzünde sıcaklığın kaynağı Güneş’tir. Ay’dan yansıyan, yıldızların yere gönderdiği enerji ve Yer’in iç ısısı hesaba katılmayacak kadar azdır. Örneğin, Ay’dan gelen enerjinin maksimum olduğu dolunay zamanında bile Dünya’ya ulaşan enerji, Güneş’ten gelenin 1/600.000 oranındadır. Ayrıca volkanlar ve sıcak su kaynakları  ile yeraltından yeryüzüne gelen sıcaklığın, atmosferi en fazla 0,1°C arttırdığı hesaplanmıştır. Bundan dolayı yeryüzü ve atmosferin ısınmasını sağlayan enerji kaynağının yalnızca Güneş olduğunu söyleyebiliriz. Şayet güneşten gelen enerji olmasaydı yeryüzünün sıcaklığı -273.4°C olurdu.

Güneş’ten gelen enerjinin miktarı, atmosferin dış sınırında 1 cm2 ’lik yüzeye, 1 dakikada, 2 kaloridir. Buna solar konstant (Güneş sabitesi) denir. Ancak Güneş’ten atmosfere gelen bu enerjinin tamamı yeryüzüne ulaşmaz ve atmosferi ısıtmaz.



1. % 25’i atmosferin etkisiyle ve bulutlara çarparak uzaya geri yansır.

2. % 25’i atmosferde dağılmaya uğrar (difüzyon). Atmosferin mavi görünmesini ve gölge yerlerin aydınlanmasını sağlar. Bu ışınların % 9’u uzaya geri yansır, % 16’sı da yeri dolaylı olarak ısıtır.

3. % 15’i atmosfer ve bulutlar tarafından emilir (absorbsiyon).

4. % 8’i yere çarpınca uzaya yansır.

5. % 27’si doğrudan yere ulaşır ve yeri ısıtır.

Görüldüğü gibi Güneş’ten gelen enerjinin % 25’i atmosferin üst yüzeyi ve bulutlara çarparak, % 8’i de yerden yansıyarak, atmosferde herhangi bir etkide bulunmadan, doğrudan uzaya geri döner. Yansıyan bu ışınlara albedo adı verilir.

Atmosferde dağılan (difüzyon) % 25 oranındaki ışınların % 9’luk kısmı dolaylı olarak uzaya geri döner. Geri kalan % 16’lık kısım ise yere dolaylı olarak ulaşarak, ısıtır. Ayrıca yer, atmosferden % 4 oranında uzun dalgalı ışınlar da alır.

Böylece yere doğrudan ve dolaylı ulaşan enerji miktarı: 27+16+4=47 olur. Bu enerjinin % 8’i yine doğrudan doğruya uzaya geri döner. Geri kalan enerji (% 39) atmosferi uzun dalgalı ışıma, buharlaşma ve dokunmayla ısıtır.

Buna göre atmosferin yerden ısındığı enerji miktarı, atmosfer tarafından tutularak (absorbsiyon) ısıtan % 15’lik enerjiden daha fazla olmaktadır. İşte atmosferin alt katmanlarının daha sıcak olmasının nedenlerinden biri budur.