Türkiye'nin Bitki Örtüsü

Türkiye'nin Bitki Örtüsü


                     (Coğrafya)   Türkiye, bitki çeşitliliği ve sayısal çokluğuyla dikkati çeken bir ülkedir. Tür sayısı açısından tüm komşu ülkelerden daha zengin olan Türkiye’deki bitki türlerinin toplam sayısı yaklaşık on bindir. Türkiye dünyanın bitki bölgelerinden Akdeniz bitki bölgesine girer. Ülkemizde bitki örtüsünün dağılışı üstünde iklim, toprak ve yüzey şekilleri etkendir. Türkiye’de bunlara bağlı olarak üç farklı bitki topluluğu bulunur. Bunlar Akdeniz, Karadeniz ve iç bölgelerin bitki topluluklarıdır.

1)AKDENİZ BİTKİ TOPLULUĞU: Türkiye’nin güney ve batı kesimlerinde doğal bitki örtüsü olan Akdeniz bitki topluluğu uzun süren yaz mevsiminin sıcak ve kurak oluşuyla etkilenir. Bu bitki topluluğundaki ormanların yüksekliği 500-600 m ile 2200 m arasındadır. Fakat insanlar tarafından baltalanmış ve yangınlardan zarar görmüşlerdir. Alçak kesim-lerde deniz kıyısından başlayarak maki denilen sert yapraklı, bazen dikenli, her mevsim yeşil kalan (kışın yaprak dökmeyen) çalı toplulukları yer alır. Mersin ağacı, taflan, defne, mazı meşesi v.b. türlerden meydana gelen maki bazı kesimlerde boylu ve sık, fakat yerin çok kuru olduğu kesimlerde cılız ve seyrek olur. Maki arasında yabani zeytin ağaçlarıyla fıstık çamlarına da rastlanır. Bu bitki topluluğuna Akdeniz, Marmara ve Ege Bölgelerinde görülür.

Akdeniz bitki topluluğunun görüldüğü Akdeniz Bölgesi’ndeki maki deniz kıyısından başlayarak Akdeniz iklim özelliklerinin görüldüğü 800 m yüksekliğe kadar çıkar. Maki örtüsünün yukarısında ormanlar vardır. 2000 m’den daha yüksek yerlerde de, sıcaklık ve yağış şartlarının ağaç yetişmesine uygun olmaması yüzünden ancak dağ çayırları yetişmektedir. Bu bölgedeki maki içinde mersin ağacı, keçi boynuzu gibi bodur ağaçlar bu-lunur.

Bu bitki topluluğunun görüldüğü bir başka yer ise Ege Bölgesi’dir. Yamaçlar üzerinde 400 m yüksekliğe kadar maki bitki örtüsü gelişmiştir. Daha yükseklerde ise yer yer ormanlar görülür. Ege Bölgesi’nin içinde Ege ve İç Batı Anadolu Bölümü olmak üzere iki bölüm bulunur. Ege Bölümü’nün alçak yerlerinde hakim bitki örtüsü maki, yükseklerde ise ormandır. İç Batı Anadolu Bölümü’nde ise iklim ile birlikte bitki örtüsünde de değişiklikler görülür. Ormanlık alanlar yüksek yerlerde dağınık bir şekilde ve azdır. Düzlükler ise artık bozkır örtüsü ile kaplıdır.

Akdeniz bitki topluluğunun etkili olduğu üçüncü yer de Marmara Bölgesi’dir. Marmara Bölgesi’nin Ege ve Marmara Denizi kıyılarında  görülen makiler ile Güney Marmara kıyılarındaki zeytinlikler, buraların Akdeniz iklimi etkisi altında olduğunu gösterir. Bölgedeki makiler çok yerde ancak 200 m’ye kadar çıkabilmektedir. Doğal, beşeri ve ekonomik özellikleri ba-kımından bölge, yer yer ayrılıklar gösterdiğinden, dört coğrafi bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler; Çatalca-Kocaeli, Yıldız Dağları, Ergene ve Güney Marmara bölümleridir. Çatalca-Kocaeli Bölümünde doğal bitki örtüsünü gür ormanlar oluşturur. Marmara Denizi’ne bakan kısımlarda ormanların yerini maki ve zeytinlikler almaktadır. Fakat kış aylarının Akdeniz Bölgesi’ndeki kadar sıcak olmaması sebebiyle makiler 200 m’den yukarı çıkamamaktadırlar. Marmara Bölgesi’nin diğer bir bölümü olan Yıldız Dağları Bölümü’nde doğal bitki örtüsü 150 m’ye kadar maki, daha yukarılarda ise meşe ve kayın ormanları olarak gelişmiştir. Marmara Bölgesi’nin üçüncü bir bölümü olan Ergene Bölümü doğal bitki örtüsünün en fakir olduğu bölümdür. Hakim bitki örtüsü bozkırdır. Ancak buradaki bozkır, İç Anadolu Bölgesi’nin az yağışlı yerlerindekinden farklıdır. Bölümde bozkırlarla beraber yer yer doğal ağaç topluluklarına rastlanır. Bunlar birer orman kalıntısıdır. Bu da bize buranın doğal bitki örtüsünün önceleri bozkır olmadığını göstermektedir. Önceleri var olan ormanların insanlar tarafından tahrip edilmesi sonucu olu-şan böyle bozkırlara antropojen bozkır denir.

 2)KARADENİZ BİTKİ TOPLULUĞU: Anadolu ve Trakya’nın Karadeniz kıyıları boyunca bir şerit gibi uzanan yerlerin doğal bitki örtüsü olan Karadeniz Bitki Topluluğunda hakim bitki örtüsü ormandır. Ormanlar deniz kıyısından başlayarak batı kesiminde 1900, doğuda 2000 m’ye kadar kıyı dağlarının yamaçlarını örter; iç sıralarda biraz daha yükseklere çıkar ve daha yükseklerde yerini dağ otlaklarına ve alpin bitkilere bırakır. Or-manların 1200 m’ye kadar olan alt kesimleri yapraklarını döken ağaçlardan (kayın, gürgen, meşe, kestane, kızılağaç vb.) meydana gelir, daha yük-seklerde bunların arasına giren iğne yapraklı ağaçlar yüksek kesimlere bütünüyle hakim olur (köknar, sarıçam, doğu kesiminde ladin vb.). Karadeniz bitki örtüsü geniş alanlarda yerini ağaç ziraatına ve tarlalara bırakmıştır. Karadeniz Bölgesi’nde görülen Karadeniz bitki örtüsü genellikle gür or-manlardan oluşur. Nemli hava kütlelerinin yağışı çoğunlukla kuzeye bakan yamaçlara bırakması sonucu, güney yamaçlara daha az yağış düşmektedir. Bunun sonucunda da doğal bitki örtüsü hem kuzeydeki gür ormanlar gibi gelişemez, hem de süreklilik gösteremez. İç Anadolu’ya yaklaştıkça dağlar arasındaki çukur alanlarda ise yağışın azalmasına bağlı olarak bozkırlar görülür. Karadeniz Bölgesi; Doğu, Orta ve Batı Karadeniz olmak üzere üç bölüme ayrılır. Doğu Karadeniz Bölümü’nün Rize yöresi yılda 2400 mm yağış alır ve burası Türkiye’nin en fazla yağış alan bölümüdür. Buna bağlı olarak bu bölgenin bitki örtüsünü gür ormanlar oluşturur.  Kıyı gerisinin dağ yamaçlarında hemen beliren ormanlar 2000 m yüksekliklere çıkabil-mektedirler. Bu seviyenin, yani orman katının üzerinde ise yağış ve sıcaklığın azalmasına bağlı olarak dağ çayırları bulunmaktadır. Bu gibi yerler yöre halkı tarafından yayla olarak kullanılmaktadır. Karadeniz Bölgesi’nin diğer bir bölümü de Orta Karadeniz Bölümüdür. Bu bölümün kıyılarında doğal bitki örtüsü ormandır. Ama iç kısımlara gidildikçe orman bozkıra dönüşür. Karadeniz Bölgesi’nin üçüncü bir bölümü olan Batı Karadeniz Böl-ümü’nde kıyı kesimi yağış miktarı Orta Karadeniz Bölümü’ne göre biraz daha fazladır. Kıyı kesiminin bitki örtüsü (yağışa bağlı olarak) kayın, güneydeki dağlık alanların ise çam ormanlarıdır. Fakat iç kısımlara doğru, yağışın azal-masına bağlı olarak ormanlarda da azalma ve seyrekleşme dikkati çeker.

3)İÇ KESİMLER BİTKİ TOPLULUĞU: Yağışların yetersiz ve buharlaşmanın fazla olduğu iç bölgeler, orman oluşumuna elverişsizdir. Bu yüzden ağaçlıklar, ovaların tabanında ancak akarsu kenarlarında veya yer altı su tabakasının yüzeye yakın olduğu yerlerde yer alır. İç kesimlerde yükseklerdeki sıcaklıklar kıyı kesimindekilerden daha fazladırlar. Ama bu ormanlar büyük ölçüde tahribe uğramışlardır. İç bölgelerin kuzey kesimlerinde genellikle çamlar (sarıçam), güneyde ise meşelikler (çoğunlukla bodur ağaçlıklar ) yer alır. Ormanların sınırlı olmasına karşılık otsu bitkiler yaygındır. Yağışı yetersiz olan ovalar üzerinde bunlar, ilkbaharda canlanan, yeşeren, çiçeklenen fakat yaz sıcaklarıyla kuruyan otlaklar görünüşündedir. Step denilen bu tabii bitki topluluğu kurak ve toprağı geçirimli kesimlerde (bozkır) daha seyrek ve cılız görünüş alır. Stepler tuzlu topraklar üzerinde tuzcul steplere, toprağı iri taneli ve eğimli yerlerde çalılık steplere dönü-şürler. Stepler özellikle aşırı otlatma yüzünden büyük ölçüde bozulmuştur. Bu bitki örtüsüne karasal iklimin görüldüğü Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu Bölgelerinde rastlanır.

Doğu Anadolu’da yaygın bitki örtüsü bozkırdır. Dağların yüksek yamaçlarında ormanlara da rastlanır. Fakat bu ormanlar, kışların soğuk geçmesi nedeniyle halk tarafından yakacak elde etmek için kullanıl-maktadırlar. Dağların yüksek kısımlarıysa sıcaklığın yeterli olmaması yüzünden dağ çayırları ile örtülüdür. Doğu Anadolu Bölgesi dört bölüme ayrılır. Bunlar; Yukarı Fırat, Erzurum-Kars, Yukarı Murat-Van ve Hakkâri Bölümleridir. Yukarı Bölümü’nde doğal bitki örtüsü bozkırdır. Yer yer çayırlıklara da rastlanır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin kuzeydoğu köşesinde yer alan Erzurum-Kars Bölümü’nün doğal bitki örtüsü çayırdır. Bu çayırlıklar otlak olarak kullanıldığı için bu bölümde hayvancılık çok gelişmiştir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin doğusunu içine alan Yukarı Murat-Van Bölümü’nde doğal bitki örtüsü bozkırdır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin diğer bir bölümü olan Hakkâri Bölümü’nde de bitki örtüsü diğerlerininkinden farksızdır, yani bozkırdır.

Doğu Anadolu Bölgesi’nde etkili olan bu bitki topluluğu Güney-doğu Anadolu Bölgesi’nde de etkilidir. Bu bölgenin doğal bitki örtüsü iklim özelliklerine bağlı olarak yer yer değişiklikler gösterir. Ama en çok bozkırlar görülür. Bozkırlar daha çok yüksek olmayan yerlerde yaygındırlar. Güneydoğu Torosların eteklerine ve Mardin Eşiği’ne doğru yükseklğin artmasına bağlı olarak meşe ormanlarına ve çalılıklara rastlanır. Akarsu boylarında söğüt ve kavak ağaçları yetişir. Güneydoğu Anadolu Bölgesi iki bölüme ayrılmıştır. Bu bölümler; Dicle ve Orta Fırat Bölümleridir. Dicle Bö-lümü’nde doğal bitki örtüsü bozkırdır. Torosların yamaçlarında ve Mardin Eşiği üzerinde yağışların artmasına bağlı olarak ormanlara rastlanmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin diğer bir bölümü olan Orta Fırat Bölümü’nde de doğal bitki örtüsü bozkırdır. Ayrıca kuzeyde ve yüksek yerlerdeki küçük alanlarda ormanlara rastlanır.

Bu bitki topluluğunun görüldüğü üçüncü yer İç Anadolu Bölgesi’dir. Bölgede iklim ve toprak şartlarına bağlı olarak geniş alanlı bozkırlar oluşmuştur. Ancak yerleşme merkezleri civarında, akarsu boylarında dizi ve küme şeklinde söğüt ve kavak ağaçlarına rastlanır. Yağmur alan dağ yamaçlarında lekeler halinde ormanlar görülür. Tuz Gölü ve çevresi doğal bozkırlarla örtülüdür. Ancak çevreye doğru yükseldikçe araya tek ağaçların da karıştığı görülür. Bu tek ve yaşlı ağaçlar birer orman kalıntısıdır. Buralarda antropojen bozkırlar vardır. Antropojen bozkırın ne olduğunu Akdeniz bitki topluluğunda görmüştük. İç Anadolu’daki antropojen bozkır alanları, doğal bozkırların etrafını adeta bir kuşak gibi çevrelemektedir. İç Anadolu Bölgesi de diğer bölgeler gibi bölümlere ayrılmıştır. Konya Bölümü de bu bölümlerden biridir. Bu bölümün yaz mevsimi aşırı sıcak olur. Ama yine de bölümün doğal bitki örtüsü bozkırdır ve yukarılara çıkıldıkça antropojen bozkırlara rastlanır. İç Anadolu Bölgesi’nin batı yarısını oluşturan Orta Kızılırmak Bölümü’nde iklim nedeniyle doğal bitki örtüsü bozkırdır. Yüksek yerlerde ise seyrek ağaçlardan oluşan orman parçacıkları bulunmaktadır. Bölgenin diğer bir bölümü olan Yukarı Kızılırmak Bölümü’nde bozkırlar geniş yayılış gösterir. Ayrıca yüksek yerlerde yer yer çam ormanları görülür.
Biyoçeşitlilik

Biyoçeşitlilik



BİYOÇEŞİTLİLİK

BİYOSFER

(Cografya) Canlıların okyanusların dibinden atmosferde yükselebildikleri en yüksek seviyeye kadar olan bölüme biyosfer denir. Biyosfer kelimesi "canlı küre" anlamına gelmektedir. Canlılar toprak yüzeyinden birkaç metre aşağıya kadar olan kısımlarda yaşamaktalarsa da insanoğlunun beşeri etkileri bu derinliği yüzlerce metreye kadar indirmiştir. Atmosferde ise kuş ve mikro organizmaların yüzlerce metre yükseğe kadar çıkmaları biyosferin, yer’in üzerinde ve altında geniş bir katman halinde uzanmasını sağlar. Yerde yaşayan kara hayvanları için biyosfer 6500-6800 m, yeşil bitkiler için 6200 m, yüksekliğe kadar çıkabilir. Denizin altında 5000 m derinlikte canlıların yaşadığı saptandığından bu da biyosferin alt sınırını oluşturur. Biyosferin toplam kalınlığı yaklaşık 16 km’ye ulaşır.




BİYOM


Biyom, biyosferde benzer iklim, toprak, bitki örtüsü ve doğal ortam koşullarına sahip bölümlerine verilen genel isimdir. Yani aynı iklim ve bitki örtüsü koşullarına bağlı olarak oluşmuş canlı türleri ile beraber ele alınan yaşam kuşaklarına biyom adı verilmektedir. Örneğin Ekvatoral iklim kuşağının bitki örtüsü ekvatoral yağmur ormanlarıdır. Bu ormanlarda yalnızca bu alana özgü fil, şempanze, leopar ve adı saymakla bitmeyecek kadar çok sayıda böcek türü yaşar. Yani ekvatoral yağmur ormanları kendi başına bir biyom oluşturmaktadır.


 HABİTAT

Bir bitkinin veya hayvanın doğal olarak bulunduğu, yetişebildiği ve yaşayabildiği ortama habitat denilmektedir. Bu alan yeryüzünün herhangi bir yeri olabileceği gibi, bir insanın midesi de habitat olabilir. Örneğin, Köyceğiz gölü çevresinde taban suyunun yüksek olduğu yerler, sığla ağacının yetişebilmesi için ayrı bir ortam oluşturur. Bu alan sığla habitatıdır. Ya da yalnız insan vücudunda yaşayabilen bir kıl kurdu için insan bağırsağı habitat’dır. Yani habitat yaşam alanı demektir.


  BÜYÜK BİYOMLAR





Biyomların kendine özgü bitki ve hayvan türlerinin barındığı alanlar olduğunu öğrendik. Buna göre dünya üzerinde çok sayıda biyom bulunmaktadır. Biyomların ortaya çıkmasında en fazla etkisi olan faktör iklimdir. İklim dünyanın şekline ve güneş ışınlarının yıl içindeki geliş açısındaki değişime bağlı olarak ekvatordan kutuplara doğru farklılıklar gösterir. Bunun sonucunda biyomlarda ekvatordan kutuplara gidildikçe canlı ve bitki çeşitliliğinin değişime uğradığı görülmektedir. Diğer taraftan yeryüzünün yüksek ve çukur alanları da iç içe biyomların oluşmasına neden olmuştur. Örneğin Ekvatoral bölgedeki Klimanjaro Dağı (5895 m) eteklerinde yağmur ormanları, orta kesimlerinde savanlar yüksek kesimlerinde ise dağ biyomları yer alır. Bu durum yükseltinin neden olduğu bir çeşitliliktir.


Biyomlar hakim  bitki türleri ile içinde bulundukları suların kimyasal özelliklerine göre de sınıflandırılabilirler. Örneğin İç Anadolu Bölgesinin biyomunu stepler, buradaki Kızılırmak akarsuyunun biyomunu ise tatlısu canlıları meydana getirir.

Yeryüzündeki Başlıca İklim Tipleri ve Tabii Bitki Örtüsü

Yeryüzündeki Başlıca İklim Tipleri ve Tabii Bitki Örtüsü

YERYÜZÜNDEKİ BAŞLICA İKLİM TİPLERİ VE TABİİ BİTKİ ÖRTÜSÜ

Dünya'nın hemen her bölgesinin kendine özgü bir iklimi bulunmaktadır. Ancak, benzer iklim kuşakla­rına sahip alanlar büyük iklim kuşakları oluşturur­lar. Yüzlerce km2 lik sahaları etkileyen büyük iklim gruplarına makroklima adı verilmektedir. Bununla birlikte, makroklima alanlarında bazen öyle yerler vardır ki, buralarda görülen iklim özellikleri içinde bulundukları kuşaktan tamamen farklıdır. Makroklimalar içerisinde bölgesel farklılıklar gösteren, özel koşullu küçük iklim alanlarına da mikroklima de­nilmektedir.

Şimdi, yeryüzündeki büyük iklimleri, bu iklimlerin özelliklerini ve bu iklimlere uyum sağlamış bitki örtülerini inceleyelim.

A. SICAK İKLİMLER

1. Ekvatoral İklim: Ekvator çevresinde, 0° -10° Kuzey ve Güney enlem­leri arasında görülür. Yıllık ortalama sıcaklık 25°C dolayındadır. Yıllık sıcaklık farkı 2 - 3°C’yi geçmez. Yıllık yağış miktarı 2000 mm den fazladır. Her mev­sim yağışlı olmakla birlikte, ekinoks tarihlerinde yağış maksimum düzeye erişir. Tabii bitki örtüsü oldukça gür ve geniş yapraklı ormanlardır.

Ekvatoral iklim, Amazon ve Kongo havzalarının büyük bir kesiminde, Gine Körfezi kıyılarına yakın bölgelerde, Endonezya ve Malezya'nın büyük bir bölümünde etkili olmaktadır.

2. Tropikal İklim (Subtropikal - Savan): 10° - 20° Kuzey ve Güney enlemleri arasında ve 0° - 10° enlemle-rinde 1000 m’den sonra görülür. Ekvatoral kuşak ile çöller arasında bir geçiş iklimi­dir. Yıllık ortalama sıcaklık 20°C dolayındadır. Yıl­lık sıcaklık farkı 4 - 5°C’dir. Yıllık yağış miktarı 1000 - 2000 mm. arasındadır. Güneş ışınlarının dik geldiği yaz ayları yağışlı, kışlar kuraktır. Tabii bitki örtüsü yüksek boylu ve gür bitki toplulukları olan savanlardır.

Tropikal iklim, Sudan, Cad, Nijerya, Mali, Mori­tanya, Brezilya, Venezuela, Kolombiya, Peru ve Bolivya gibi ülkelerde etkili olmaktadır.

3. Muson İklimi: Muson rüzgarlarının etki alanlarında görülür. Yıllık ortalama sıcaklık 15 - 20°C dir. Yıllık sıcaklık farkı 10°C civarındadır. Yıllık ortalama yağış 2000 mm do­layındadır. Yıllık yağışların % 85'i yaz aylarında dü­şer. Kış mevsimi kurak geçmektedir. Tabii bitki örtüsü kışın yaprağını döken, yazın yeşillenen ormanlardır. Yağışların azaldığı yerlerde ise savanlar görülür.

Muson iklimi, Güney Hindistan, Güney Çin, Gü­neydoğu Asya, Japonya ve Mançurya gibi böl­gelerde etkili olmaktadır.

4. Çöl İklimi (Sıcak ve Kurak İklim): Dönenceler civarında, Asya ve Kuzey Amerika'da karaların iç kısımlarında ve Güney Amerika'nın gü­neyinde görülür. Bu iklim tipini, yağışların yok dene­cek kadar az olması belirler. Çöllerdeki nem yeter­sizliği, günlük sıcaklık farkının büyümesine zemin hazırlamıştır. Günlük sıcaklık farkının 50°C yi buldu­ğu zamanlar olmaktadır. Yıllık yağış miktarı 100 mm’nin altındadır. Yağışlar daha çok sağanak yağmurlar şeklindedir. Tabii bitki örtüsü bazı kurakçıl otlar ve kaktüs bitkileridir.

Afrika'da Büyük Sahra, Ortadoğu'da Necef, Asya'da Gobi, Taklamakan, Deşti Kebir, Avustralya'da Gobbon ve Gibson, Güney Afrika'da Kalahari ve Namib, Güney Amerika'da Patagonya, Atacama ve Peru ile ABD'nin güneybatısı yeryü­zündeki başlıca çöl alanlarıdır.

B. ILIMAN İKLİMLER

1. Akdeniz İklimi: Genel olarak, 30° - 40° enlemleri arasında görülür. Yazları sıcak ve kurak kışları ılık ve yağışlıdır. Yıl­lık ortalama sıcaklık 15 - 20°C dir. Yıllık sıcaklık farkı ise 18°C kadardır. Yıllık yağış miktarı 600 -1000 mm arasında değişir. En fazla yağış kışın, en az yağış yazın görülür.

Karakteristik bitki örtüsü, kızılçam ormanlarının tahrip edilmesiyle ortaya çı­kan makilerdir. Makiler, sürekli yeşil kalabilen, kısa boylu, sert yapraklı, kuraklığa dayanabilen, çalımsı bodur bitkilerdir. Mersin, defne, kocayemiş, zey­tin, süpürge çalısı, bodur, ardıç gibi bitkiler başlıca maki türleridir. Akdeniz ikliminde yağışın az çok yeterli olduğu orta yükseklikteki yamaçlarda iğne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlar (Kızılçam, sarıçam, karaçam ormanları gibi) yer alır.

Akdeniz iklimi en belirgin olarak Akdeniz çevresin­de görülmekle birlikte, Güney Portekiz, Afrika'nın güneyinde Kap Bölgesi, Avustralya'nın güneyba­tısı ve güneydoğusu, Orta Şili ve ABD'nin Kalifor­niya eyaletinde de etkili olmaktadır.

2. Okyanusal İklim: Genel olarak, 30° - 60° enlemleri arasında, karala­rın batı kıyılarında görülür. Yazlar fazla sıcak, kış­lar da fazla soğuk olmaz. Yıllık sıcaklık ortalaması 15°C dir. Yıllık sıcaklık farkı 10°C yi bulmaktadır.

Yıllık yağış ortalaması 1500 mm. dir. En fazla yağış sonbaharda görülür. Tabii bitki örtüsü yayvan ve iğ­ne yapraklı ağaçlardan oluşan ormanlardır. Orman­ların tahrip edildiği yerlerde çayırlar bulunur. Okyanusal iklim, Batı Avrupa, Kuzey Amerika'nın ku­zeybatısı, Güney Şili, Avustralya'nın kuzeydoğu­su ve Yeni Zelanda'da etkili olmaktadır.

3. Karasal İklim: Genel olarak, 30° - 65° enlemleri arasında, karala­rın deniz etkisinden uzak iç kısımlarında ve kıtala­rın doğu kıyılarında görülmektedir. Kışlar çok soğuk geçer ve uzun sürer. Yazlar ise sıcaktır. Yıllık sıcaklık ortalaması 0 - 10°C arasında değişir. Yıllık sıcaklık farkı 20 - 40°C’dir. Yıllık yağış miktarı 500 -600 mm dolayındadır.

En fazla yağış yazın, en az yağış kışın düşer. Kış yağışları daha çok kar şeklindedir. Tabii bitki örtüsü iğne yapraklı ormanlardır. Yağışın azaldığı kesimler­de de bozkırlar (step) görülür. Sibirya ve Kanada da iğne yapraklı ormanlara tayga ormanları adı verilir. Taygalar, Dünya ormanlarının % 15'ini oluştururlar.

Karasal iklim, Sibirya, Kanada ve Doğu Avru­pa'da geniş bir yayılış sahasına sahiptir.

4. Step İklimi (Yarıkurak İklim): Step iklimi, bir geçiş iklimi özelliği gösterir. Üç gru­ba ayrılır;

a. Tropikal Step İklimi: Savan ikliminden çöl ikli­mine geçiş alanlarında görülür.

b. Subtropikal Step İklimi: Çöl ikliminden Akde­niz iklimine geçiş alanlarında görülür.

c. Orta Kuşak Step İklimi: 30° - 50° önlemlerin­deki çöller etrafında ve Akdeniz ikliminden karasal iklime geçiş alanlarında görülür.

Step iklimlerinde yıllık sıcaklık farkı 15 - 30°C’dir. Yıllık yağış miktarı 300 - 500 mm’dir. Step iklimle­rinde en fazla yağış ilkbaharda ve yazın düşmek­tedir. Tabi bitki örtüsü yağışlı mevsimde yeşeren, kurak mevsimde sararan step (bozkır)’tir.

İnsanlar tarafından ağaç kesilerek, yakılarak or­manların ortadan kaldırılması sonucunda olu­şan bozkırlara antropojen bozkır denir. Bu tür bozkırlar, ormanların tahrip edilmesi sonucunda ortaya çıktığından yer yer orman ağacı toplu­luklarına rastlanır.

C. SOĞUK İKLİMLER

1. Tundra İklimi (Kutupaltı İklimi): Genel olarak, 65° -80° Kuzey enlemleri arasında görülür. Sıcaklığın çok düşük olduğu bir iklim tipi­dir. Bu iklimde en sıcak ayın ortalaması dahi 10°C yi geçmez. Kışın değerler -30°C ile -40°C ye iner. Yıllık sıcaklık far­kının 65°C yi bulduğu yerler vardır. Yağışlar or­talama 200 - 250 mm ka­dardır. En fazla yağış yaz aylarında görülür. Tabii bitki örtüsü çalı, yosun ve yazın yeşeren kurakçıl otlardan oluşan tundralardır.

Tundra iklimi, Avrupa'nın kuzey kıyıları, Kuzey Si­birya, Kuzey Kanada, Grönland Adası kıyıları ve Orta kuşaktaki yüksek dağlarda etkili olmaktadır.



2. Kutup İklimi: Karlar ve buzullarla kaplı kutup bölgelerinde görü­lür. Sıcaklık ortalaması bütün yıl boyunca 0°C’nin altındadır. Sıcaklık, çoğu zaman -40°C ye, hatta da­ha altına iner. Yıllık sıcak­lık farkı 30°C dolaylarında­dır. Yağışlar son derece az ve kar şeklindedir. Orta­lama yağış 200 mm. civa­rındadır. Bu iklim tipinde bitki örtüsü yoktur.

Kutup iklimi, Kuzey Kutbu çevresinde Grönland Adası'nın iç kısımlarında ve Antarktika'da etkilidir.

Kutup bölgelerinde deniz yüzeyinin donmasıyla oluşan geniş buz örtülerine bankiz denir. Ortalama kalınlıkları 2 m kadardır. Karalarda oluşan ve koparak denize düşen buz dağlarına ise aysberg adı verilmektedir.

İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ İLİŞKİSİ

Yukarıda da anlatıldığı gibi, iklim ile bitki topluluk­ları arasında sıkı bir ilişki vardır. Kutup iklimi hari­cinde diğer bütün iklimlerin kendine has karakteris­tik bitki örtüsü vardır. Farklı bölgelerdeki benzer ik­lim varlığını benzer tabii bitki örtüsü kanıtlar.

Bitki örtüleri yer şekillerinden dolayı, yeryüzünde aralıksız kuşaklar oluşturamazlar. Ancak, genel olarak Ekvator'dan kutuplara doğru, geniş yapraklı ormanlar, karışık ormanlar ve iğne yapraklı ormanlar, şeklinde kuşaklar meydana gelmiştir.

Sıcaklık ve nem, bitki hayatını doğrudan etkiler. Yükseklere çıkıldıkça sıcaklık ve nem oranı azalır. Buna bağlı olarak bitki örtüsü de seyrekleşir. Belirti bir yükseklikten sonra cılızlaşır ve doğal olarak ortadan kalkar. Bir yamaca düşen yağış miktarı aynı ise, yükseldikçe bitki örtüsündeki değişme sıcaklık azalmasıyla ilgilidir. Ancak, sıcaklık şartları aynı ise, farklılaşma nem miktarının değişmesiyle ilgilidir.

Yükseklere çıkıldıkça bitki toplulukları, geniş yapraklı orman, karışık ormanlar, iğne yapraklı ormanlar ve dağ çayırları şeklinde kuşaklara ayrılır.

Dağların Güneş'e bakan yamaçlarında bitkilerin olgunlaşma süreleri daha kısadır. Ormanın ve ağa­cın yetişme sınırı daha yüksektir.