AB Ülkelerindeki Türk Nüfusü

AB Ülkelerindeki Türk Nüfusü



20. yüzyılda bütün dünyada olduğu gibi Avrupa kıtasında da önemli nüfus hareketleri yaşanmıştır. Kıtada yer alan ülkelerden birçoğu II. Dünya savaşından 

Nüfus Hareketleri (Göçler)

Nüfus Hareketleri (Göçler)

NÜFUS HAREKETLERİ (GÖÇLER)

İnsanların, doğdukları yerden başka yerlere geçici ya da sürekli olmak üzere taşınmasına göç denir.

A. İÇ GÖÇLER

Ülke içerisinde, nüfusun yer değiştirmesine iç göç denir. İç göçlerle bir ülkenin toplam nüfusunda değişme olmaz. Sadece, bölgelerin ve illerin nüfusunda artma ya da azalma meydana gelir.

İç göçler, sürekli ve mevsimlik göçler olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Sürekli İç Göçler

Ülke içerisinde yer değiştiren insanların, göç ettikleri yerlere yerleşmesiyle gerçekleşir. Türkiye’de, Cumhuriyetin başlangıcından günümüze kadar, özellikle kırsal alanlardan kentlere doğru hızlı bir göç olayı görülmektedir.

İç göçün nedenleri

  • Kırsal alanlardaki hızlı nüfus artışı

  • Miras yoluyla tarım alanlarının daralması ve ailelerin geçimini karşılamaması

  • Tarım alanlarının yetersiz gelmesi ve erozyonun artmasıyla toprağın verimsiz hale gelmesi

  • Tarımda makineleşmenin artması ve buna bağlı olarak tarımsal işgücünün azalması

  • Kırsal kesimde iş imkanlarının sınırlı olması

  • Ekonomik istikrarsızlık ve sosyal problemler

  • Eğitim ve sağlık hizmetlerinin yetersizliği

  • İklim ve yerşekillerinin olumsuz etkileri

  • Kentlerde sanayinin gelişmiş olmasından dolayı iş olanaklarının fazlalığı

  • Kentlerde eğitim ve sağlık hizmetlerinin yaygınlığı

İç göç, özellikle Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerindeki illerde daha fazla olmaktadır.

Yüksek oranda göç alan şehirlerin başlıcaları şunlardır:

İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Şanlı Urfa, Antalya, Mersin, Konya, Samsun, Gaziantep, Diyarbakır gibi illerdir. İç göç, ülkemizde özellikle sanayileşmiş merkezlere daha fazla olmaktadır

İç göçlerin sonuçları

  • Ülke genelinde nüfusun dağılışında dengesizlik görülür.

  • Yatırımlar dengesiz dağılır.

  • Kırsal kesim yatırımlarında verimsizlik meydana gelir.

  • Düzensiz kentleşme görülür.

  • Sanayi tesisleri kent içinde kalır.

  • Kentlerde konut sıkıntısı çekilir.

  • Kent nüfusunda aşırı artış meydana gelir.

  • Alt yapı hizmetlerinde (yol, su, elektrik) yetersizlik görülür.

  • Kentlerde işsiz insanların oranı artar.

İç göçü önlemek için,

  • Tarımda sulama olanaklarını artırmak

  • İntansif tarım metodunu geliştirmek,

  • Besi ve ahır hayvancılığını geliştirmek ve yaygınlaştırmak,

  • Kırsal kesimde eğitim ve sağlık hizmetlerini yaygınlaştırmak,

  • Tarım ve hayvancılığa bağlı sanayi kollarını kırsal alanlara yönlendirmek,

  • Kırsal kesimde küçük sanayi kollarını geliştirmek, vb. gereklidir.

2. Mevsimlik İç Göçler

Kırsal kesimdeki bazı ailelerin büyük şehirlere, tarımın yoğun olarak yapıldığı yerlere, yaz turizminin geliştiği yerlere bir müddet çalışmak üzere göç etmeleri ile gerçekleşir.

Yaylaya çıkma olayı da mevsimlik göçler içerisinde yer alır. Mevsimlik göçlerle Adana, Mersin, Hatay, Aydın, Muğla, Antalya gibi merkezlerde, yaz ile kış mevsimleri arasındaki nüfus miktarlarında önemli değişmeler olmaktadır.

B. DIŞ GÖÇLER

Bir ülkeden diğer bir ülkeye yapılan göçlere dış göç denir.

Dış göçlerin başlıca nedenleri

  • Ekonomik nedenlerle çalışmaya gidilmesi

  • Tabii afetler

  • Savaşlar

  • Etnik nedenler

  • Sınırların değişmesi

  • Uluslararası anlaşmalarla sağlanan nüfus değişimi

Dış göçlerin sonuçları

  • Göç eden ülkede nüfus artar, göç veren ülkede ise azalır.

  • Ülkeler arasında ekonomik ilişkiler gelişir.

  • Ülkeler arası kültürel ilişkiler gelişir.

Dış göçler ve Türkiye

Ülkemize 1923 - 1989 yılları arasında çoğu Balkan ülkelerinden olmak üzere 2,2 milyon göç olmuştur. Bu sayı nüfusumuzun % 5'ini oluşturur.

1950'den sonra, başta Almanya olmak üzere yurt dışına işçi gitmeye başlamıştır. Bugün Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İsveç, ABD, Avustralya, Libya, S. Arabistan, Kuveyt ve Orta Asya ülkelerinde işçilerimiz bulunmaktadır.

Türkiye’den yurt dışına göç sonucunda;

  • Ülkemize giren işçi dövizi artmıştır.

  • Ülke turizminin gelişmesi sağlanmıştır.

  • Türk ticaretinin yaklaşık % 20 sine kaynak sağlanmıştır.

  • Artan nüfusun işsizlik sorununa kısmen çözüm bulunmuştur.

SANAYİLEŞME VE ŞEHİRLEŞMENİN ETKİLERİ  Şehirlerin doğuşu, sanayileşme, göç, şehirleşme, şehirlerin gelişimi, göç ve kentleşme, Gebze

SANAYİLEŞME VE ŞEHİRLEŞMENİN ETKİLERİ Şehirlerin doğuşu, sanayileşme, göç, şehirleşme, şehirlerin gelişimi, göç ve kentleşme, Gebze

SANAYİLEŞME VE ŞEHİRLEŞMENİN ETKİLERİ

Şehirlerin doğuşu, sanayileşme, göç, şehirleşme, şehirlerin gelişimi, göç ve kentleşme, Gebze

Şehirlerin doğuşu

10. ve 12. yüzyıllarda Avrupa’da şehirlerin doğuşu, Batı Avrupa tarihinde bir dönüm noktası oldu.
– 11. yüzyıldan itibaren şehirler birer değişim ve imalat yeri haline geldi
– Şehirler birer değişim yeri olmaya başlayınca sınai faaliyetler de
malikanelerden şehirlere kaydı
– Şehirlerin büyümesinin temelinde yığınlar halinde göç hareketi
bulunuyordu
– İnsanlar biri itici, diğeri çekici gücün etkisiyle şehirlere göç ediyorlardı
İtici Güç: Pek çok serf malikanede sıkıntı çekiyordu. Bu durumdan kurtulması
ancak o bölgeyi terk etmesine bağlıydı.
􀂄Çekici Güç: Şehirler bir yenilik unsuru, talihi deneme şansı idi. Şehir yeni ve
dinamik bir dünya idi.
“Şehir havası insanı hür yapar” sözü bir atasözü haline gelmişti.

Sanayide Yaşanan Gelişmeler

– 10 ve 12. yy’larda imalat faaliyetleri şehirlere kaydı
– İmalat faaliyetleri artık ihtisaslaşmış kişilerce yürütülmekteydi
– Sanayinin ölçeğinde artış yaşandı. 10. ve 11. yy’lardan itibaren 14. yy’a kadar üretim genişledi.
– Üretimdeki bu artışa rağmen sınai üretim birimleri Ortaçağ dönemi boyunca hep küçük kaldı.
– Ortaçağ’da ideal üretici sınıfı kalfa ve çırakların yardımıyla üretim yapan ustalardı.
– Şehirlerde imalat faaliyetlerini yürüten esnaflar, loncalarda örgütlenmişlerdi.
– Esnaf loncalarının şehir ticareti üzerindeki tekelci uygulamalar nedeniyle doğduğu kabul edilir.

Göç

Göç olgusu, temelinde sosyal bir hareket olmasına karşın, ekonomik yaşamdan kültüre kadar hayatın her yönünü etkileyen temel bir değişim aracıdır. Ülkemizde 1950'li yıllardan sonra belli sosyo - ekonomik şartlar neticesinde kırsal alanlardan şehirlere doğru gerçekleşen iç göç hareketi, bugün kentlerimizin içinde bulunduğu sorunlar yumağının en büyük sebebidir.

Şehirleşme

Şehirleşme, bir ülkenin nüfusunun belir¬li bir ölçekte şehir merkezlerinde yaşama oranındaki artışı dile getirir. Her ne kadar şehirler sosyal, siyasal ve iktisadi olarak da¬ima önemli olmuşlarsa da, XIX. yüzyılda sanayileşmiş Batılı toplumların şehirleş¬mesi çok hızlı ve kısa bir zaman zarfında ol¬muştur. Örneğin 1800 yılında İngiltere'de nüfusun yüzde 24'ü şehirliyken 1900 yılın¬da bu oran yüzde 77'ye yükselmiştir. Halen tüm bu toplumlar için şehirleşmeyi S-bi-çirnli bir eğri takip etmiştir; önce çok usulca temelleri atılır, çok hızlı bir şekilde genişler ve ardından yavaşça çöker, hatta daha bü¬yük kenar mahallelerin gelişmesiyle yavaş¬ça tersine döner. XIX. yüzyılda vuku bulan nüfusun oranındaki bu hızlı artış büyük öl¬çüde kırsal kesimden şehire göç yoluyla ol-muştur. Ne var ki daha hızlı bir şekilde şe¬hirleşmekte olan çağdaş az gelişmiş top¬lumlarda artış, daha ziyade şehir nüfusun¬daki normal artıştan kaynaklanmaktadır, halk sağlığı ve tıbbi kolaylıklar sağlandıkça da tek bir şehirde toplanmaya eğilim duyul¬maktadır.
Genel olarak şehirleşme dönemleri sana¬yileşmeyle ilişkili olarak ortaya çıkar. An¬cak, kapitalizmin bu süreçte oynadığı rol konusunda bazı ihtilaflar mevcuttur. Şehir¬leşme ekonomik kalkınma için çelişkili so¬nuçlara gebedir. Zira o, eğitim ve sağlık gi¬bi hizmetlerin maliyetini ucuzlatırken artık küçük ölçekli zirai üretimle geçimini sağla-yamayan işgücünün, emeğin maliyetini ar¬tırmaktadır.